- Gürcistan’a Giriş ve İlk İzlenimler
- Tiflis’te Gezilecek Yerler
- Tiflis’te Yeme-İçme ve Konaklama
- Tiflis-Batum Arası Yolculuk
- Batum’da Gezilecek Yerler
- Batum’da Yeme-İçme ve Konaklama
- Gürcistan’ın Diğer İlleri
Ets tur ile Premium Karadeniz Turumuz kapsamında Gürcistan’ı da ziyaret ettik. Üstelik sadece Tiflis ve Batum’u da değil, daha fazlasını. Merak etmeyin hepsini yazacağım:) (Karadeniz turumuzun diğer noktaları için “Doğu Karadeniz Turu” yazıma göz atabilirsiniz.)
Tur sırasında yurt dışına çıkınca turla gezmeyi neden sevmediğimi de bir kez daha hatırlamış oldum, yine de tercih sizin. Karar vermeden önce bireysel ve turla gezmenin dezavantajları ve avantajlarını yazdığımı ” Yurt Dışına Turla mı Gitmeliyim Bireysel mi? ” yazıma göz atmanızı öneririm. Özellikle bu tarz uzak mesafeli turlarda oldukça az vaktiniz oluyor, her şey daha hızlı ve dolayısıyla daha az anlamlı; şehri tanıyamadan dönüyorsunuz çoğu zaman. Aşırı yorgunluk da cabası. Birçok kişi gördüğüm kadarıyla dil bilgisi ve cesaret eksikliğinden bu turlara katılmayı tercih ediyor, çok sevdiğinde değil. Eğer siz de aynı nedenlerle yurt dışına turla gidiyorsanız “İngilizce bilmeden yurt dışına seyahat etmek” yazımı da okumayı atlamayın.
Gürcistan’a Giriş ve İlk İzlenimler
Gürcistan’a girişi Tiflis’e daha yakın olan Türkgözü sınır kapısından yaptık. Kapıda çok beklemedik (dönüşte Sarp sınır kapısından girmeye çalışanları görüp şükretmedik değil), ancak her zamanki gibi tur rehberlerinin abartılı anlatımlarıyla herkes gerilmedi değil, sanki ilk defa yurt dışına çıkıyoruz. Bir de ilaç meselesi konusunda gerilme durumu var elbette. Gürcistan’a bazı ilaçları sokamıyorsunuz, rehberimizde Eczacılar Birliği’nin yayınladığı ilaç listesi vardı, o listeden ilaçları kontrol ettirerek giriş yaptık. Çoğunlukla ağrı kesici ve soğuk algınlığı ilaçları listede mevcut. Bir de önemli olan hangi ilaç olursa olsun kutularca olmaması, kullanacağınız kadarını yanınıza almanız. Bunun dışında yok Gürcistan çevirisi yapılmış reçete, rapor hiç gerekli olmadı; keza herkesin çantasında ilaç olmasına rağmen kimseninkine açılıp bakılmadı.
Sınır kapılarından geçmek uçakla gelip kontrolden geçmeye göre daha meşakkatli bir süreç. Sanıyorum yurt dışına ilk defa bu şekilde çıksam bir daha çıkmamayı tercih edebilirdim. Türk tarafı polisleri bile oldukça uzun kontrol yapıyor, hatta Gürcistan tarafına göre daha çok vakit kaybettik bizim tarafta. Kimlikle giriş yaptık bu noktada kimliklerin yeni olması önemli; 10 seneden eski kimlikler kabul edilmiyor. Yeni kimlikle geliyorsanız şifre falan sorulmuyor, nerede kullanılacak bu şifreler bilemiyorum. Gürcistan tarafında sorular klasik ve Türkçe soruluyor; “ilk defa mı geldiniz?” ya da “neden geldiniz?” gibi… Bir de otobüsler çantalı geçmiyor denilince valizleri falan götürüp Gürcistan kontrolünden geçtikten sonra X-ray’den geçtik.
Geçtikten hemen sonra sınır kapısına çok yakın bir büfede Türk Lirasını Lari’ye çevirdik, elbette merkezdekilere göre kur fiyatları biraz daha düşüktü. Biz iki gün için kişi başı 100 TL çevirdik (yaklaşık 60 Lari ediyor), bize yetti.
Gürcistan doğasıyla Karadeniz’i andırıyor. Yeşillik olan yerleri bolca.
Gürcistan’da çift vatandaşlık yasakmış, yani diğer ülke vatandaşlıkları olan Gürcüleri nüfusta saymıyormuş. Bu durumda Gürcistan vatandaşı olmak istesek Türkiye vatandaşlığından vazgeçmek mi gerekiyor? Eğer durum buysa, Gürcistan için vazgeçmeye değmez. Oysaki Batum’da rezidanslardaki daire fiyatları Türkiye’ye kıyasla çok uygun, 120.000 TL. Ayrıca Gürcistan Avrupa’da serbest dolaşım hakkı kazanmış. Gelişmiş-gelişmemiş ne derseniz deyin adamlar artık Avrupa’ya belli şartları karşıladıkları sürece vizesiz gidebiliyor. Vatandaşlık düşünenler konuyu siz iyice araştırırsınız artık:)
Gürcistan’ın şarabının güzel olduğunu duymuşsunuzdur. Tiflis’teki bıcır bıcır rehberimiz Anna’nın söylediğine göre Gürcistan topraklarının %45’i tarım için kullanılıyormuş ve 520 çeşit üzüm varmış. Şarapların isimleri de üzüm çeşidine göre değişiyormuş. Ben şarap sevmediğimden tatma fırsatım olmadı ancak içki fiyatları genel olarak Türkiye’ye göre uygun olduğundan birçok insan şarap şişeleriyle döndü. Yine de çıkış için litrelerle ilgili bazı kurallar mevcut, lütfen araştırmadan almayınız. Keza dönüşte sınır kapısında çöpe atılmış içkiler görmedik değil.
Ülkenin nüfusu yaklaşık 4 milyona yaklaşmış, hatırladığım kadarıyla 2016 yılında da çok farklı ülkelerden 6 milyon turist ziyaret etmiş. Bizim sayılara bakmaya içim elvermedi:(
Gürcistan hakkında en sevdiğim şeylerden biri cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı, Tiflis’te bir saray yaptırmış ancak sarayın elektriğini boşa harcamamak ve böylece ekonomiye katkı sağlamak için kendi evinde kalmaya devam ediyor, sarayı konuklarını ağırlamak için kullanıyormuş.
Trafik hakkında da bir bilgi, sağ şerit akmasına rağmen direksiyonlar hem sağda hem solda olabiliyor. 9-17 saatleri civarı iş saatleri olduğundan bu saatlerde trafik olabiliyormuş belli noktalarda. Bir de toplu taşıma otobüslerini Belgrad’daki otobüslere benzettim ben, Lviv kadar kötü durmuyorlardı yani. Gerçi her yer yürünecek mesafede sayılır ama kullanmanız gerekirse kullanabilirsiniz bence.
Tiflis’te Gezilecek Yerler
Bildiğiniz gibi normalde pek heykel falan yazmam ama Tiflis Üsküp ile yarışır bu konuda. Gerçekten oldukça fazla heykel ve heykelcikler bulunuyor. Önemlilerinden bahsedeyim en azından.
Kral David Heykeli: D. Agmashenebeli Bulvarı’nda yer alan heykel Tiflisliler için oldukça önem taşıyor. Bu kral, babasının tahtı kendisine devretmesiyle 16 yaşında tahta geçmiş ve yaşından dolayı pek bir şey yapamayacağını düşünülmüş. 30 yılı aşkın süre tahtta kalmış, Altın Çağı başlatan kral olmuş. Feodal Gürcü birliklerini birleştirmiş, dini kötüye kullananları cezalandırmış, Gürcistan’ı Selçuk Türklerinden kurtarıp özgürleştirmiş. En son da Tiflis’i kurtarıp, başkenti buraya taşımış. Kalan Müslüman ve diğer dinlerden olan nüfusa ise toleranslı davranıp çok etnikli bir krallık yaratmış. Aynı zamanda Ahıska yazımda bahsedeceğim kralların kralı olarak bilinen kraliçe Tamara’nın da büyükbabası Kral David.
Şota Rustaveli Heykeli: 12-13. yüzyıllarda yaşamış önemli bir Gürcü şair. Eseri oldukça uzun olmasına rağmen Gürcistan’daki genç kızlar tarafından ezbere bilinir ve çeyizlerinde bulundurulurmuş.
Narikala Tepesi: Narikala Tepesi’ne teleferikle ulaşmak mümkün, teleferik 2,5 Lari. Tepede Gürcü Ana Heykeli (Kartlis Deda) bulunuyor. Heykel 20 mt uzunluğunda, bir elinde kılıç ve diğerinde de şarap tutan bir kadın figürü. Hem misafirleri karşılıyor hem de düşmanları korkutuyor.
Tepeden Tiflis’i fotoğraflamak mümkün. Tavsiyem güneş batmadan biraz önce gidip hem gün batmadan önceki hali hem de sonraki halini fotoğraflamanız. Kapak fotoğrafı da olan en tepedeki fotoğrafım bu tepeden.
Tepenin hemen arkasında da Tiflis Botanik Bahçesi var, biz yukardan baktık; içine girmedik. İçine girmediğimiz tepede bulunan bir diğer yapı ise Narikala Kalesi, tepeden fotoğraflamak mümkün.
Sameba Katedrali: 1995-2004 yılları arasında inşa edilmiş bir yapı, tepelere kurulan diğer katedraller gibi Sameba Katedrali de oldukça heybetli ve ihtişamlı, elbette bunda altın kaplı kubbesinin de etkisi yok değil. 15,000 insanın ibadet edebileceği bir yer. 105,5 metre yüksekliğindeki katedral aynı zamanda dünyadaki 3. en yüksek Ortodoks katedrali.
Özellikle Bayram günlerindeki ayinlerde oldukça kalabalık oluyor ki biz böyle bir güne denk geldik. Bu günlerde normalde diğer kiliselerde ibadet edenler de başpiskoposun yaptığı ayine katılmak için kendi rahiplerinden izin alıp bu ayine katılabiliyormuş.
Çanı da ayrıca bir yapı olarak kilisenin bahçesinde yer alıyor. Bahçesi de güzel bir şekilde dizayn edilmiş.
Yanında duran küçük kırmızı kubbeli kilise ise görme ve işitme engellilerin ibadeti için yapılmış. Hemen katedrali arka kısmında tepede bulunan tarihi gibi gözüken yapıda ise bekar rahipler kalıyormuş.
Özgürlük Meydanı: Bu meydan tarih boyunca Gül Devrimi’nden, Bush’a suikast girişimine gibi birçok önemli olaya tanıklık etmiş. Meydanın çevresindeki caddelerde oldukça önemli yapılar ve eski tarzda binalar bulunmakta.
Kus Tba (Kaplumbağa Gölü): Gölün pek bir özelliği yok, çevresi deseniz onda da bir harikalık yok. Gölde ve çevresinde kaplumbağa hiç yok, gölün adı şekli kaplumbağaya benzediği için böyleymiş. Neden programda olduğunu anlayamadığım ancak gölü çevreleyen kafelerle hem kendi vatandaşları hem de turistler için bir odak noktası haline getirilmesi başarılmış. Çevresinde bisikletle gezmek ya da doğa yürüyüşü yapmak da bir seçenek olabilir. Bazen konserler ya da DJ performansları da olabiliyormuş. Otobüsle giderken yolun ne kadar sürdüğünü pek anlamadım ama okuduklarıma göre merkezden taksiyle 10-15 dakika sürüyormuş. (Bir sitede ise şehir merkezinden göle ulaşmak için Rustaveli metro istasyonundan Vake yönünde 59 numaralı otobüse binip son durakta inerek buradan 30 dakikalık yürüyüşle göle ulaşabileceğiniz yazıyor.)
Gölün hemen yakınında bir de Gürcistan’ın değişik yörelerinden ev örneklerinin bulunduğu Etnografik Açık Hava Müzesi var.
Cami: Stalin Dönemi’nden sonra Tiflis’te tek cami kalmış. 1811’de inşa edilmiş bu camide, tüm mezheplerden Müslümanlar bir arada ibadet ediyor. Ezan ise özel günler de dahil olmak üzere cami içinde okunuyormuş. Caminin dış görünüşü farklı ve güzel. Ayrıca camiye giderken geçeceğiniz sokaklardaki minik ve renkli evler de tam fotoğraflık.
Sülfür Banyosu (Hamam): Gürcistan’da birçok hamam, şifalı su mevcut. Sülfür Banyosu diye de geçen hamam çevresinde sülfür kokusu oldukça yoğun, hatta lağım kokusunu andırıyor. Yine aynı yerde paşalar için özel yapılar renkli bir hamam da mevcut.
Barış Köprüsü: İtalyan bir mimarın tasarladığı, Fransızların da inşa ettiği bu köprü oldukça modern. 2009-2010 yılları arasında yapılmış. Köprünün yapımına oldukça yüksek meblağ harcanmış, hatta halk ilk başta hem bu yüzden hem de eski şehrin dokusuna uymadığından karşı çıkmış. Gelinlerin çoğu burada fotoğraf çektirdiğinden “Aşk Köprüsü” olarak da geçiyormuş. Geceleri renkli ışıklarla ışıklandırılıyor.
Tiflis’te aynı İtalyan mimar tarafından yapılmış birçok bina görebilirsiniz, zaten bu binaların tarzından da anlamak mümkün.
Bunlar dışında Kuru Köprü yakınlarında bit pazarına uğrayabilir, saati denk getirebilirseniz tiyatro yanındaki Saat Kulesi’nde minyatür gösterisini izleyebilir, köprülerdeki küçük heykelcikleri fotoğraflayabilir, İtalyan-Rus-Gürcü mimarisinin kullanıldığı evlerin bulunduğu Puşkin Sokağı’nı gezebilir ve Kura Nehri’nde tekneyle gezebilirsiniz.
Tiflis’te Yeme-İçme ve Konaklama
Retro Cafe: Biz yemek için Retro Kafe’yi tercih ettik. Shardeni Sokak üstünde birçok kafe, restoran ve bar var; bazıları Gürcü stili bazıları ise daha Batı tarzı alışık olduğumuz tatlar.
Biz 7 kişi bu kafeye gittik akşam yemeği için, o yüzden servis biraz yavaştı. Tavuklu sezar salata ve Yunan salatası tercih ettik. Porsiyonları oldukça büyüktü. Et olarak da kırmızı şarap soslu biftek (mantar sosu kalmadığından kırmızı şarap sosluydu) oldukça iyi gözüküyordu, söylenene göre tadı da öyleymiş. Sebze üstünde peynirli kavrulmuş et tercih ettik, bana peynirin tadı biraz ağır geldi ama fena bir yemek değil. Salatalar 12-17 Lari arası, etler de 15-25 Lari arasıydı.
Sokakta fazlaca restoran olduğundan biraz gürültülü, tam karşısında Gürcü restoranı vardı ve içerdeki canlı müzik oldukça yüksek olduğundan biz de dinlemiş olduk.
Fund Otel: Fund otel şehir merkezinden uzakta, yürüyerek gitmeniz mümkün olmuyor; ancak havaalanına yakınmış. Neyse biz zaten hem konumundan hem de otelden pek memnun kalmadık, tercih etmenizi önermem. Booking.com’dan edindiğim bilgiye göre gecelik fiyatı kahvaltı dahil 45-50 Euro arasında.
Tiflis-Batum Arası Yolculuk
Tiflis-Batum arası yaklaşık 6 saat, molaları da dahil edince daha da uzuyor; kendiniz giderseniz elbette daha güzel yerlerde durabilirsiniz ancak turla durduğumuz mola yerinden de memnun kalmadık.
Mümkünse arabayla ya da otobüsle gitmenizi tavsiye etmem, oldukça yorucu bir yol. Turla gidiyorsanız üstüne bir de Batum şehir gezisi eklenince pestiliniz çıkıyor.
Arabayla gitmekte ısrarcıysanız yol üstündeki Gürcistan’ın en büyük şehri olan, aşağıda anlatacağım Kutaisi’de bir gece konaklayıp orayı da keşfedebilir, yolunuza öyle devam edebilirsiniz. Tiflis-Kutaisi arası 3,5 saat.
Uçakla Tiflis-Batum arası yaklaşık 40 dakika, uygun bilet bulursanız bu şekilde daha iyi olacaktır.
Batum’da Gezilecek Yerler
Petra Kalesi: Batum’a yakın bir mesafede kale. Petra Kalesi dediğimize bakmayın, kaleden çok kalıntıları mevcut. Rehberimiz de ilk defa kale kapanmadan yetiştiğinden keşfe yeni çıktı ama içinde görülebilecek bir şeye ulaşmak pek mümkün değil sanıyorum. Kale’nin deniz tarafına doğru güzel bir manzara var. Sonradan okuduğum kadarıyla Bizans Dönemi’nde tarihi Lazica kentini korumak için inşa edilmiş ve Bizans-Pers Savaşı’nda önemli rol oynamış.
Batum Şehir Parkı: Batum Şehir Parkı içinde kafelerin, hediyelik satıcılarının, kuşların, ördeklerin ve dans eden havuzun bulunduğu yer. Hemen önündeyse kumsal bulunuyor. Dans eden havuzun oradaki göz biçimindeki yapı ise nikah salonu. Aynı zamanda birçok küçük heykelcik görmek mümkün.
Piazza: Piazza İtalya’dan etkilenerek yapılmış avlu şeklinde bir meydan. Etrafında birkaç kafe-restoranın bulunduğu akşam canlı müziğin de eşlik ettiği bir yer.
Aziz Nikola Kilisesi: Piazza’nın tam karşısında bulunan bu kilise 150 yıllık bir kiliseymiş ancak diğer birçok yerde gördüğünüz kiliseden farksız.
Avrupa Meydanı: Avrupa Meydanı’nda geçmiş zamanlardan bir efsaneyi simgeleyen elinde altın postu tutan Medea Anıtı bulunuyor. Bu anıt Gürcistan’ın eski Avrupa uygarlıklarıyla bağlantılarını temsil ediyor. Bu meydanda bugüne kadar birçok ünlü sanatçı konser vermiş. Çevresinde birçok restorasyon görmüş ve eski gibi dursa da yeni inşa edilmiş güzel yapılar mevcut. Burada da bir astronomik saat mevcut ama Prag’dakiyle boy ölçüşemez bence.
Opera Meydanı: Opera’nın ve Poseidon Heykeli’nin bulunduğu meydan. Ayrıca eski yapılarla arkasında yükselen gökdelenler kontrastını da yakalayabileceğiniz bir yer.
Orta Cami: Batum’un Türk Mahallesi’nde yer alan caminin içini biz gezmedik ancak dış görünüşü bizim camilerden pek farklı değil. Kapısı ise oldukça değişik, renkli ve eski tarz bir kapıydı.
İzmir ile Batum kardeş şehir, burada da İzmir’deki saat kulesi mevcut. Onun dışında İzmir’le çok da benzer olduklarını söyleyemem.
Bunlar dışında Batum’daki Botanik Bahçesi birçok bitkiye ev sahipliği yapıyor ve oldukça büyük, gezmeniz tüm gününüzü alabilirmiş. Şehir Merkezi’nin biraz ilerisinde yer alan 6 Mayıs Parkı içinde ise Nurigeli Gölü bulunuyor, panoramik olarak gördüğümüz bu parka gidilse de olur gidilmese de. Bir de sahil kenarından tekne turları yapılmakta, dilerseniz bunlara da katılabilirsiniz.
Batum’da Yeme İçme ve Konaklama
Pizza de Italia: Adının İtalyan olduğuna bakmayın, Türkler tarafından işletiliyor. Menüde Türkçe mevcut, garsonlar da Türkçe biliyor. Pizza, pide gibi seçenekler var ağırlıklı olarak. Biz mantarlı pizza tercih ettik, marketlerde satılan hazır pizzalara benziyordu tat olarak.
Piazza Cafe: İlginç bir şekilde ne fişte ne de oturduğumuz kafenin herhangi bir yerinde kafe adını görebildik. Hesapta Piazza olarak gözüküyordu, hatta Piazza’daki bütün kafeler bu isimle mi anılıyor dedik ancak haritada gördüğüm kadarıyla Four Colors Otel’in altında yer alıyor. Kilisenin olduğu taraftan Piazza’ya girince hemen karşıdaki kafe oluyor, Minimo’nun solunda en baştaki kafe. Tiramisu ve mojito tercih ettik. Eşlik eden canlı müzik için ekstra bir ücret ödemiyorsunuz. Mojito 15 Lari, tiramisu ise 11 Lari ancak tiramisuyu pek beğendiğimi söyleyemem.
Pier Batum: Şehir Parkı’nın en ucundaki kafede oturduk. Deniz içinde olmasına rağmen gece pek bir manzara gözükmüyor maalesef. Türk kahvesi görüp de heyecanlanmayın, bizimkine hiç benzemiyor tat olarak.
İstanbul Lokantası: Türk Mahallesi’nde birçok Türk restoranı mevcut ancak ben gözüme en çok İstanbul Lokantası’nı kestirmiştim. Biz gitmedik, giden misafirler olmuş ve hem hijyen hem yemekler açısından memnun kalmışlar. Aklınızda bulunsun.
Leogrand Otel & Casino: Sahibinin Türk olduğu, hemen hemen tüm çalışanların da Türkçe bildiği bir otel. İsminden de anlaşılacağı gibi aynı zamanda casino bölümü mevcut. Otelden kahvaltısı da dahil olmak üzere oldukça memnun kaldık. Otelin restoranı da mevcut. Merkeze yürüyerek 15-20 dakika, taksiyle de 5 Lari tutuyormuş. Sheraton, Radisson Blu gibi oteller ise oldukça merkezi.
Gürcistan’ın Diğer İlleri
Ahıska: Tiflis’e giderken uğradığımız Ahıska’da Tamara Heykeli ve panoramik olarak kaleden başka bir şey görmedik. Daha önce de belirttiğim gibi kralların kralı olarak biliniyor. Kadın olmasına rağmen bu şekilde geçmesi Gürcistan’da kadına verilen önemi de gösteriyor.
Ahıska’da bir zamanlar Ahıska Türkleri yaşıyormuş. Ahıska Türklerini paralı askerlik karşılığı getiren de Kral David’miş. Stalin rejiminde ise ajan olarak nitelendirilip geri yollanmışlar, yarısı da insafsızca trenlere tıkılırken hayatlarını kaybetmiş.
Borjomi: Türkgözü’nden Tiflis’e giderken uğradığımız ikinci nokta da Stalin Suyu ile ünlü Borjomi, oldukça şifalı olduğu söyleniyor. Girişin ücretli olduğu parkın içinde bulunan su daha sıcakmış bir de hemen park dışında soğuğu bulunuyor. Ben dışındakinin tadına baktım ancak bizim maden sularına göre biraz daha tuzlu gibi, pek beğenemedim açıkçası. Borjomi ise genel olarak güzel, yeşillikler içinde, ortadan su akıyor. Çok fazla vakit geçirilir mi bilemem ama kafeler, evler hoş yerler mevcut. Bizdeki peynirli böreğe benzeyen Haçapuri’yi de buradaki büfelerde tadabilirsiniz.
Gori: Tiflis’ten Batum’a giderken uğradığımız ilk durak Gori’ydi. Burada Stalin’in evi ve Stalin Müzesi bulunuyor. Bir de içine girişin ücretli olduğu Stalin’in bindiği tren mevcut.
Kutaisi: Batum’a giderken uğradığımız ikinci nokta ise Kutaisi’ydi. Burada uluslararası uçuşların yapıldığı havaalanı da mevcut. Biz çıkmadık ama tur programında yer alan UNESCO Dünya Mirası listesinde de yer alan Bagrati Katedrali de burada. Merkez Meydanı’nda yer alan altın süslemelerin olduğu Colchis Çeşmesi’ni fotoğrafladık. Sokakları ve evleri hoş gözüküyordu, daha önce de belirttiğim gibi arabayla Tiflis-Batum arası seyahat edecekseniz 1 gün burada konaklayıp dinlenebilir ve şehri gezebilirsiniz.