Giethoorn

Şirin mi şirin bu kasaba insanı adeta bir film setinde hissettiyor, zira gerçek olamayacak bir yer, bir set falan olmalı diye geçiyor insanın içinden. Böyle bir gün boyunca kanal kenarına oturup huzurla dolabilirsiniz ve evrenin telaşından sıyrılabilirsiniz. Ben biraz abartı buluyordum, ancak 4. gidişimde ziyaret ettim ve keşke daha önce gitseydim oldum.
Giethoorn için detaylı bir yazım var, göz atmak isterseniz linkini bırakıyorum.
Den Haag

Den Haag’a 40 dakikada tek vasıtayla toplu taşıma ile ulaşabilirsiniz. Den Haag parlamentonun bulunduğu, kraliyet ailesinin yaşadığı yer olmasıyla aslında güzel olduğunun sinyallerini veren bir yer. Gotik stilde tasarlanmış Binnenhof, yani parlamento ve diğer önemli yapıların bulunduğu avlusu harika. Avludan çıkınca binaların önüne gidip oradan da bakmayı atlamayın.
Biz gitmesek de gezebileceğiniz birkaç sanat ve tarih müzesi mevcut. Mauritshuis, Museum Bredius, De Mesdag Collectie, Den Haag Sanat Müzesi bunlardan sadece birkaçı. Tiyatroya gitmek isterseniz burada da birden fazla opsiyon var.
Denize kıyısının olması da ayrı bir güzellik, tabi deniz deyince bizim kıyılarımız gibi berrak masmavi sular düşünmeyin ama 11 km uzunluğundaki deniz kıyısında oturup soğuk bir şeyler içmek için oldukça iyi bir opsiyon. Çevre ülkelerden birçok kişinin de deniz turizmi için burayı tercih ettiğini düşünürsek yaz kalabalığına dikkat derim. Bir de uzun yürüyüşler yapabileceğiniz, geyikler görebileceğiniz, içinde gölet de olan büyükçe bir ormanı da mevcut. Turistik olarak tercih eder misiniz bilmiyorum ama yaşamak için ideal duruyor:) Alışveriş caddeleri ve kafelerini de görünce Hollanda’ya taşınan arkadaşlarınızın Amsterdam yerine yaşam yeri olarak neden burayı seçtiğini görebiliyorsunuz.
Rotterdam

Rotterdam bence başlı başına ziyaret edilecek büyük bir şehir. Ben haftasonumu orada geçirdim ve hiç sıkılmadım, aksine beni şaşırttı. Zira diğer Hollanda şehirlerinden mimarisiyle ayrılıyor, bunda da tarihi çok etkili. Alışveriş, güzel kafeler keşfetmek, park yürüyüşleri ve müze ziyaretleri için uygun bir yer. En güzeli de Amsterdam’dan yarım saatlik bir tren yolculuğuyla ulaşabilirsiniz.
Rotterdam ile ilgili detaylı yazım için buraya tıklayabilirsiniz.
Keukenhof

Keukenhof’a Amsterdam’dan 45 dk- 1 saatte ulaşabilirsiniz. Arabasız gelmek isterseniz aktarmalı oluyor, ondan biraz daha uzayabilir. Beni Hollanda’da yaşayan arkadaşlarım getirdiğinden arabayla rahatça gitmiştik.
Laleleriyle meşhur Hollanda’nın geçim kaynaklarından birinin de bu olduğunu yol boyunca rengarenk tarlalardan ve çiçek fabrikalarından anlıyorsunuz. Birçok yere lale ithalatı yapan bu şehrin lalelerini bir de ünlü bahçesi Keukenhof’da görelim deyip biz seneler önce 16 Euro verdik. Biz Emirgan’da bedavaya gezerken burada sırf lale görmeye böyle para almaları Avrupalının işin ticaretini çözdüğünün göstergesi. Farklı çeşitlerde laleler ve satın alabileceğiniz yer de mevcut.
Bir de yemek yerleri oldukça kalabalık, bahçe de oldukça büyük; atıştırmalık almadan yola çıkmayın derim. Bizim gibi pazar günü gidenlerdenseniz parka girişten ziyade çıkışta araba sırası bekleyip ne kadar da harika bir gün seçtiğinizi düşünebilirsiniz. Buradan çıkınca Lisse merkeze gidip orada yemek yemek daha mantıklı oluyor.
Bence yol kenararındaki lale tarlalarının görüntüsü çok daha güzel, onları da yol kenarında duracak bir yer bulursanız arabanızdan çekersiniz ya da tren camından izlemek de çok keyifli oluyor. Yani bahçeye girmenize gerek yok.
Bunlar dışında benim henüz ziyaret etmediğim öğrenci şehri Utrecht, yeldeğirmenlerinin diyarı Zaanse Schans, balıkçı kasabası Volendam, kartpostala benzeyen yarımada Marken de popüler seçenekler arasında.