Valensiya Çevresinde Gezilecek Yerler

Cuenca Manzara

Valensiya’da 9 gün kalınca ister istemez çevresine açılmanız gerekiyor, çünkü merkezi keşfetmek için 3-4 günlük bir kalış fazlasıyla yetiyor. Ben bu yazımda sadece son Valensiya gezimde gittiğim değil, Madrid’den de geçtiğim ve Valensiya’ya da yakın olan rotalardan bahsedeceğim.

Valensiya Yakınında Doğal ve Tarihi Yerler

Albufera Doğal Parkı

Albufera Turu

Ben bu geziye GetYourGuide‘dan aldığım Albufera turuyla çıktım, El Carmen bölgesine çok yakın bir noktada bir otelin önünde buluştuk. Avrupa’nın farklı yerlerinden katılımcıların olduğu bir turdu.

Otobüste giderken rehberler hem İspanyolca hem İngilizce anlatıyordu ki bu benim İspanyolca pratiğim için de harika oldu. Valensiya hakkında verdikleri genel bilgilerden de çok şey öğrendim. Bölgeyi anlatışlarında da memnun kaldım diyebilirim, bizim rehberimizin İngilizcesi biraz fazla İspanyol aksanlı olduğundan arada kaçırdığım yerler olmadı değil. Turla gezmek yerine kendim gezseydim ancak tekne gezisindeki manzaraların tadını çıkarmış olurdum diye düşünüyorum, bundan dolayı bence daha pahalıya gelmesine rağmen değdi.

Albufera Doğal Parkı
Albufera’da Yapılacaklar

Albufera Valensiya merkezden yaklaşık 40 dakika mesafede. Burası 2 farklı nehirden beslenen bir tatlı su lagünü olması sebebiyle biyoçeşitliliği yüksek bir doğal park. Biz turda ilk olarak El Saler Beach‘e gittik, burası normalde geniş kum alanları, bakir çevresi , ince kumları ve berrak sularıyla oldukça tercih edilen plajlardanmış. Maalesef biz gittiğimizde çok rüzgarlıydı, berrak sularından eser yoktu, dolayısıyla pek tercih edilmemişti. Farklı bir akşam meteor yağmuru izlemek için gittiğimizde ise çoğu lokal buradaydı.

Albufera’da turumuza tatlı suyla tuzlu suyu ayıran kapakların olduğu yerin çevresindeki ağaçlarla kaplı bir yürüyüş yolunda turlayarak başladık. Birçok su kuşu için burası üreme, beslenme ve göç etme alanıymış. Flamingolar, ördekler, martılar ve balıkçıl gibi birçok farklı türler mevcut ancak dönemi olmadığından kuş türlerinin çoğunu sadece kağıt üstünde görebildik. Kışın giderseniz kuşları gözlemleme şansınız daha yüksek. Tabi sadece kuşlar değil, balıklar açısından da oldukça zengin bir bölge. Deniz ürünleriyle de meşhur.

Albufera Tekne Turu

Burada yapmanız gereken bir diğer aktivite de tekne turu. Tekne turu yaparken balıkçıların evlerini de görüyorsunuz, kuşlar olduğunda onları da gözlemleyebiliyorsunuz. Günbatımında turu yapmak oldukça huzurlu hissettiriyor. Yine arabayla geldiyseniz yakında bulunan El Palmar da paella için en meşhur yerlerinden, buradaki paellalar Albufera’nın pirinç tarlalarından üretilen taze pirinç ile yapılıyormuş.

Cuenca

Cuenca’ya Nasıl Gelinir?

Cuenca tarihi dokusu, arnavut yollar, adeta uçurumda asılıymış gibi görünen evleriyle görülmeye değer noktalardan biri. Buraya Valensiya’dan trenle 1 saatte ulaştım. Cuenca Fernando Zobel tren istasyonu hiçliğin ortasında hissi veriyor, adeta Nuri Bilge Ceylan filmi havasında. Buradan şehir merkezine düzenli otobüs seferleri ya da taksiler mevcut. Ben otobüsle geçtim, otobüste biletiniz yoksa peşin ödeme yapabiliyorsunuz. Son durakta inip şehrin merkezine doğru yürümenizi öneririm, zira tam tersini yaparsanız en güzel manzaralar için yokuş yukarı tepeye çıkmanız gerekiyor.

Cuenca taş sokakları
Cuenca’da Gezilecek Yerler

İndikten sonra Cuenca Kalesinin kalıntıları, surları arasında dolaşarak biraz yukarı yürüyünce Cuenca yazısının da olduğu şehri ayaklarınızın altına seren güzel bir manzaraya ulaşıyorsunuz. Uçurumdan sarkan gibi duran evleri Rönesans ve gotik mimarilerde yapılmış. Fotoğraflarınız için çok güzel kareler veriyor.

Cuenca yazısı

Şehir içinde gezerken de renkli hoş evlere de rastlıyorsunuz. Sokakları bana İspanya’dan ziyade İtalya’nın küçük kentleri havası veriyor. Ayrıca Toledo’yu andıran bir havası da var.

Şehrin önemli simgelerinden biri iki uçurum arasını bağlayan San Pablo Köprüsü ancak ben burayı sadece uzaktan fotoğrafladım. Aslında köprünün üstünden de şehir manzarası fotoğraflamak için ideal olduğunu söylüyorlar.

Cuenca renkli evleri

Cuenca’da önemli yapılardan bir diğeri olan Santa Maria y San Julian Katedrali Plaza Mayor’da yer alıyor ancak içi ve dışı Avrupa’da gördüğüm birçok diğer kiliseye göre çok sadeydi. Bence buradaki meydan asıl renkli evlere bakarak kahve içmek ya da bir şeyler yemek için ideal. Zaten yemek düşünüyorsanız şehrin manzarasını gören yerlerde ya da tepeden inerken gördüğünüz meydanlarda yemenizi öneririm, şehrin merkezi o kadar renkli değil. Bir diğer seçenek de aşağıya indiğinizde San Anton Köprüsü’nün sağında ve solunda yer alan nehir kenarındaki restoranlar ve kafeler olabilir.

Plaza Mayor

Ben aa dur aşağıyı da gezeyim sonra karar veririm derken merkeze kalınca otobüste gelirken gördüğüm gençlerin takıldığı 3. dalga kafelere baktım ancak hepsi 13:30 sonrasında kapanmıştı. Puanı yüksek ve beklediğimden çok daha güzel çıkan Melatta Coffee & Brunch‘ı tercih ettim. İçinin dekorasyonuyla Instagram’a fotoğraf çekmelik tatlış bir kahve dükkanıydı, muzlu kekim ve kahvem de lezzetliydi. Açıkçası Valensiya’da bu tarz bir mekanın eksikliğini hissettiğimden çok iyi geldi.

Melatte Cafe & Brunch

Sonrasında Parque Europa tarafına doğru yürüyüp parkta biraz soluklandım ancak park İstanbul’daki sıradan bir park görünümünde, özel bir albenisi yok. Burada soluklanmam sırasında bir adamın köpeğinin büyük ihtimalle sıcak ve yorgunluktan kalbi durmuştu, 15 dakika boyunca suyun altına tutup masaj yaparak köpeğini çaresizce kurtarmaya çalışmasına tanık oldum. Adamın çabalayışı, bir yerleri araması ama sanırım köpeği kurtaramayışları beni derinden hüzünlendirdi, başka yer gezecek halim de kalmadı.

Parktan ayrıldıktan sonra çok da beğenmediğim bir kafede oturup telefonumu şarj ettim. Müşterilerden biri çok konuşkandı, nereli olduğumu öğrenince İstanbul’un iki kıtası gece ile gündüz gibi birbirinden farklı dedi. Kafasında nasıl bir algı olduğunu bilemiyorum, zira İspanyolca konuşmaya başlarsam hiç susmayacak gibi bir amcaydı. Daha sonra mekanın sahibiyle Cuenca’yı beğenip beğenmediğimi konuştuk. Türkiye’den misafirlere alışık olmadıklarından biraz şaşırdı sanıyorum. Otobüse nereden binebileceğimi sorduğumda kafenin dışına çıkıp göstererek tarif etti. Sonrasında geldiğim otobüsle istasyona geri döndüm.

Ayrıca Cuenca’da San Martin Görsel Sanatlar Müzesi de yer alıyor ancak ben ziyaret etmedim. Zipline da yapabileceğiniz başka bir aktivite. Sokaklarını gezmek de oldukça keyifli geldiğinden bir gece de kalınabilir diye düşünüyorum.

Valensiya Çevresi Plajlar

Port Saplaya

Port Saplaya Valensiya yazımda da belirttiğim gibi Venedik’e benzer havasıyla meşhur ancak benzemek yerine andırmak dersek daha doğru olur. Renkli evlerin önünde yer alan tekneler güzel bir görüntü verse de sıcak altında tam tur yürüyerek dönmek biraz yorucu olabiliyor. Tabi soluklanmak isterseniz oturabileceğiniz kafe ve restoranlar mevcut. Arabayla Valensiya merkeze 20 dakika mesafede. Merkez dışında sahil arayanlar için tercih edilebilir, ancak biz gittiğimizde deniz şansımıza oldukça dalgalıydı.

Port Saplaya

Alicante

Alicante kesinlikle ayrı bir yazı da olabilir ve umuyorum çok yakında olacak ancak haftasonu rotamızda Alicante’ye giden yol üstünde Calpe‘de plaj tercih ettiğimizden yazmak istedim. Buradaki plajların çoğu kayalık ya da denizin içi taşlık ama merkeze göre suları daha berrak. Üstelik kalabalık olmasına rağmen Türkiye’deki gibi rahatsız olmuyorsunuz. Platja Mascarat en azından kayalık değil, sahil kenarındaki bar çevredeki tek yemek yeri olduğundan belirli saatlerde rezervasyon gerekiyor. Biz umudu kesmişken akşama doğru rezervasyonsuz rahatça yer bulabildik, karışık paella lezzetliydi.

Platja Mascarat

Alicante’yi de Kasım’daki ziyaretimde 1 gecelik de olsa arkadaşımı ziyaret ederek onun rehberliğinde kısa bir turla keşfettim. Akşam şehrin lokaller ve turistler tarafından en çok tercih edilen restoranı El Canto‘da lezzetli tapaslar yedik. Sabah da kahvaltı için tercih ettiğim Somecake hem mekanın atmosferi hem de lezzetli alternatifleriyle oldukça keyifliydi, aklım tatlılarda kaldı bir dahaki sefere umuyorum:)

Alicante

Alicante uzun sahili, palmiyelerle kaplı yürüyüş yolu, yazları hareketlenen gece hayatı ve keyifli kafe ve restoranlarıyla kesinlikle 2-3 gün ayrılabilecek bir yere benziyor. Fiyatlar açısından da oldukça uygun. Valensiya’dan gelmek isterseniz trenle 2 saat sürüyor. Madrid’den de 2,5 saat gibi bir sürede trenle gelebilirsiniz.