
Ghent mi Brugge mü önce hangisine gitsem soru işaretimde daha önce Ghent’te yaşamış bir arkadaşım ve Ghent sever başka bir arkadaşımın etkisiyle Ghent kazandı. Sonuç olarak Brüksel’e Ghent’e gitmek için uçtum, daha Brüksel’i bile gezmemişken. Tabi yine de o kadar gitmişken Brüksel’in de tadını da almadan dönmedim, o ayrı bir yazının konusu.
Ghent’te Konaklama
Ghent’te o kadar merkezi ve güzel bir noktada kaldım ki… İbis St Baafs Gent.
Tam meşhur katedralinin olduğu meydan da yer alan otelim odada vakit geçirmek için de keyifli bir noktadaydı. Sabah camı açar açmaz karşımda katedral, öğlen meydanda bir müzisyen ve akşamları ışıklarıyla meydanı süsleyen mekanlar.
Otel de İbis otellerine göre odaları çok da küçük olmayan bir oteldi. Tabi merkezi konumda yer aldığından oldukça yoğun. Doluluk olduğundan erken giriş yapma fırsatım olmadı örneğin. Tren istasyonundan tramvayla ulaşımı da oldukça kolay, sadece kısa bir yürüyüş mesafesi var.
Brüksel’den Ghent’e Ulaşım
Ghent’e Brüksel’den trenle geçtim. Biletleri Belçika tren yollarının kendi sitesinden alırsanız o gün içinde istediğiniz saate kullanabiliyorsunuz. İki tren türü var, ikisinin de fiyatı aynı. Biri daha fazla durağa uğradığı için yol uzuyor, hemen Ghent diye atlamayın derim.
Ghent’te Görülecek Yerler
Ghent’te bir gece kalıp şehri doya doya yaşamak istedim. Tek günde de gezilebilir, özellikle müze, kale gezmeyecekseniz yeterli olur. Tabi haftasonuna denk getirirseniz şehrin fazla hareketli ve civardan da turist aldığını unutmayın, zira işaretlediğiniz yerlerde yer bulmakta zorlanabilirsiniz. Ya da bot turu ve kale girişi gibi şeylerde istediğiniz saate yer bulmayabilirsiniz.
Aziz Bavon Katedrali
Çok ihtişamlı ve meydana çok yakışan bir yapı olsa da içine girdiğinizde çok da büyüleneceğiniz bir katedra olmadığını söylemeliyim. Neyseki ücretsiz olduğundan tabiki girdiğinize pişman olmuyorsunuz.
Gent Çan Kulesi
Çan Kulesi’nin tepesinden şehre bakmam önerilmişti ancak ben kaledeki manzaranın yettiğini hissederek bir de çan kulesine çıkmadım. Gent’in tam kalbinde yükselen bu çan kulesi, şehrin en ikonik yapılarından biri. 14. yüzyılda yapılmış ve o dönem Gent’in özgürlüğünü, gücünü simgeleyen bir sembolmüş. Tepesinde duran ünlü Gent Ejderhası da şehri yüzyıllardır koruyan küçük maskotu gibi. Bir de içerde çalan çarhiyon melodileri varmış; doğru zamana denk gelirseniz tabi.
Gent Tekne Turu

Gent’te yaptığım en iyi aktivite diyebilirim. Farklı tekne tipleriyle birkaç tekne turu acentesi bulunuyor. Ben hemen nehrin Çan kulesi tarafındaki Gent Watertoerist ile yaptım. Ben gittiğimde Pazar olduğu için etraf kalabalıktı, 1 saat sonrasına bilet alabildim. Tekneyi kullanan tur rehberimiz çok anlaşılır konuşuyordu ve Gent hakkında lokal öneriler de vererek birçok yeri mizahla karışık tanıttı. Hem Gent’e dair genel bilgileri öğrendim hem de sudan Gent’in güzelliğini bu turda deneyimledim.
Mesela bu turda Gent’in Unesco miras listesine engel olan evi görmüş oldum, altında öpüşülünce ömür boyu ayrılmadığınızın varsayıldığı ağaçları (rehberimiz denemiş ama işe yaramamış), manastırın bir zamanlar nehre dökülen wc’sini, sular kirli olduğu için bir zamanlar su yerine çocukların bile bira içtiğini, bir zamanlar ticari açıdan önemini, Marriot House’da karşı karşıya duran kuğuların ne anlama geldiğini, ve daha fazlasını bu turda öğrendim. Bence bir mutlaka yapılması gereken aktivite listesine girer.
Ghent Graffiti Sokağı

Duvar sanatı görmemiş olsam belki diyeceğim ama o durumda bile etkilenmezdim bence. Daracık bir sokak, bir elin parmaklarını geçmeyen güzel çalışma.. Yani yolunuz düşer görürsünüz ama göreceğim diye kasılacak bir yer asla değil bence.
Gravensteen Kalesi
Gent’in tam merkezinde, sanki zamanda yolculuk yapmışsınız gibi hissettiren heybetli bir Orta Çağ kalesi Gravensteen. 12. yüzyılda Flandre kontları için yapılmış olan bu kale, özellikle nehirden daha etkileyici. Dışarıdan masalsı bir görüntüsü var ama içeri girince bir anda Orta Çağ atmosferine dalıyorsunuz.

Ben bileti Pazar öğlen gitmeme rağmen ancak akşam son slota alabildim, dolayısıyla online almak daha mantıklı olur girmeyi düşünüyorsanız. Audioguide da fiyata dahil. Bir mizahlı uzun anlatım var bir de daha kısa olan. Ben mizahlı tercih ettim, bence keyifliydi. Kont ve kontesin aşklarına da bu anlatımda yer veriliyor, mizahsa mizah entrikaysa entrika hepsi var.

Bence kalede en çarpıcı bölüm surları, zira surlara çıktığınızda Gent’in kanallarına ve çatılarına bakan harika bir manzara var. İçeride Orta Çağ zırhları, silahları, işkence ve idam yöntemleri ve dönemden kalma küçük detaylar da bulunuyor. Bazı odalar biraz karanlık ve taş duvarlı olduğu için gerçekten tarihin içinde yürüyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.
Ghent’te Gece Yürüyüşü

Ghent’e günübirlik gelenlerin ve akşam dönenlerin kaçırdığı en güzel şey bence bu. Ghent’te ışıklar yanınca ve günübirlikçiler gidince yapılan keyifli bir yürüyüş. Işıklarla nehir kenarındaki evler adeta daha da masalsı ve romantik bir manzara sunuyor. Sakinliğin de etkisiyle şehrin tadını tam anlamıyla çıkarıyorsunuz ancak birçok yer de maalesef kapanmış oluyor. Vrijdagmarkt yine ışıklarla güzel gözüken ve nispeten barları daha hareketli olan bir noktası.

Reep ve Portus Ganda
Yine günübirlikçilerin kaçırdığı bir başka şeyse Ghent’te sabah yürüyüşü. Özellikle iş günü etrafınızda hayat akıp giderken turistlerin de çok az olmasıyla şehrin tadını çıkarmak için mükemmel. Reep de sabah yürüyüşü için ideal bir kanal. Sabah suya yansıyan yapılar harika görüntüler oluşturuyor.
Reep’deki kanalın sonu da limana çıkıyor ama liman bana sabah saatlerinde pek etkileyici gelmedi açıkçası.
Wintercircus

Ghent’te yeni açılan ve turistler tarafından pek bilinmese de lokallerin yeni gözdesi olan bir yer Wintercircus. Bana da zaten Spottedbylocals spotterlarından bir lokal önerdi. Aslında burası bir zamanlar sirk binası olarak inşa edilmiş, sonra 20. yüzyılda Mahy ailesinin ünlü otomobil galerisine ve devasa bir garaja dönüşmüş. İçeri girince hem eski sirk alanını hem araba tamir bölümlerini hem de yuvarlak sahne yapısını anımsatan bölümleri görmek mümkün.
Şimdi ise Wintercircus yıllar süren restorasyonun ardından yaratıcı endüstrilere, etkinliklere, konserlere ve teknoloji girişimlerine ev sahipliği yapan modern bir kültür merkezine dönüştürülmüş. Binanın kendisi çok karakterli: beton merdivenler, eski araba rampaları, yüksek tavanlar ve tamamen korunmuş endüstriyel detaylar sayesinde hem eski hem modern bir havası var. İnsanın “burada neler neler yaşanmış” diye düşünmeden edemeyeceği türden bir yapı.
Mimariyi, alternatif kültürü ve dönüşüm hikâyelerini seviyorsanız görmenizi tavsiye ederim. Ben gittiğimde göçmen hikayelerine dair bir sergi de vardı. Ayrıca içinde fırın ve kafeler de mevcut, çalışmak için de ideal.
STAM-Ghent Şehir Müzesi
TAM, Gent’in geçmişini, bugününü ve geleceğini bir araya getiren modern bir müze. İçeri girer girmez dev bir şehrin havadan görünümü olan devasa interaktif haritayla karşılaşıyorsunuz. Harita üzerinde ayaklarınıza galoş gibi bir şey geçirerek yürüyebiliyor, dokunarak bilgi alabiliyor ve şehrin nasıl büyüdüğünü görüyorsunuz. Müze, Gent’in Orta Çağ’dan bugüne uzanan hikâyesini çok sade ve anlaşılır bir şekilde anlatıyor; sıkıcı tarih metinleri yerine kısa videolar, maketler, eski fotoğraflar ve interaktif ekranlar kullanıyor. Tarih seviyorsanız seversiniz ama bana tekne turunda anlatılanlar da yetmişti sanki. Bir odada Türkçe kasetler görmek en etkileyici bölümdü sanırım ancak o odadaki interaktif ekranlar bozuk olduğundan bir bağlama oturtmak mümkün olmadı.

Müzenin ayrıca küçük bir bahçesi, kafesi ve huzurlu bir atmosferi var.
Ben gittiğimde SMAK-Modern Sanat Müzesi’ne denk getiremedim maalesef. Bir de müzeler için aslında tüm müzeleri gezmenizi sağlayan kale ve Çan Kulesi de dahil 48 saatlik biletler var, bunlara bakmadan gittiğime ben üzülmüştüm, siz benim yaptığım hataya düşmeyin.
Ghent Sokakları

Ghent’in sokakları insana ilk adımda “burada hayat biraz daha yavaş akıyor” hissi veriyor. Orta Çağ’dan kalma daracık taş yollar, kanalların kenarına dizilmiş pastel tonlardaki evler ve her köşesinden tarih fışkıran küçük meydanlar… Şehir yürürken sürekli sürpriz yapıyor. Bir anda kendinizi minik bir köprüde fotoğraf çekerken, bir sonraki dönüşte ise sakin bir kafeye oturmuş kahvenizi yudumlarken buluyorsunuz.
Ghent’in en güzel yanı, hem canlı hem huzurlu olabilmesi. Akşamüstü ışıkları sokaklara düşünce şehir ayrı bir güzelleşiyor; kanala vuran yansımalarla birlikte görünce insanın içi ısınıyor. Kısacası Ghent sokaklarında kaybolmak en güzel plan.