Split’te En İyi Restoranlar
Bu bölümü yazmak benim için çok zorlu çünkü Split’te hayatımda yediğim en iyi yemeklerden bazılarını burada ilk iki günümüzde yedim. Tadı gerçekten damağımda kaldı diyebilirim, yazarken ağzım sulanıyor:) Split’e gidiyorsanız hemen okuyun ve rezervasyon yapın derim.
Bokeria Kitchen & Wine
Burası çılgınlık olabilir mi? Lezzet çılgınlığı! Ortam boş olduğu halde rezervasyonlu diye daha geç gelecek masalara bizi oturtmayıp barda oturttuklarına biraz sinirlenmiş başlamıştım. Bir seçenek de dışarıdaki masalar da oturmaktı ama iç dekorasyonu gerçekten çok keyifli. Dışarıda oturmayı genellikle tercih eden biri olarak burada barda otrumayı yeğledim düşünün. Barda oturmanın keyifli yanı barmenin önünüzde birbirinden güzel kokteyller hazırlaması, sonra sizinle konuşup aa bizim mutfakta da Türk çalışıyor diye tanıştırması 🙂 Kokteyller çok güzel gözükse de (özellikle espresso martini neydi öyle?) isminde şarap geçen bir yerde tabiki şarap tercih ettik. Hırvatistan şaraplarından beyaz ve rose aldık, ikisi de lezzetliydi.
Yemeklere gelecek olursak bir ara sıcak bir de ana yemek söyledik. Ara sıcağımız patlıcanlı peynirli domates soslu kat kat bir şeydi, adını asla hatırlamıyorum ama tadını çok net:) Yani aynı malzemeler bizde de var biz de yapıyoruz ama olmuyor; bence tamamen malzeme kalitesi ve özenle ilgili. Neredeyse tabağı sıyaracaktık, ekmek eksikti. Ana yemeğimiz black risotto’ya geçtiğimizde doymuştuk bile, porsiyonlar oldukça büyük çünkü. Black risotto hiç yememiştim, ilk denememin burada olması harika oldu, çünkü bu nedir? Tok olmama rağmen durduramadan yedim kendimi diyebilirim, hunharca. 🙂 Yerim kalsaydı kokteylden de içerdim, kesin bilgi yayınız:) Garsonları da ayrı tarzlar da ve misafirperverlerdi, bizimle ilgilenen garsonumuz biraz fazla her şey yolunda mı diye sormuş olabilir ama 🙂 Yolunda olmasa bu tabaklar böyle mi olur bebişim derken içimizden:)
Bokamorra Haute Couture Pizza & Cocktails
Acıktıkça acıkmaca şeklinde mi olacak bu yazı? Ağlıyordu, özlemden. İkinci bayıldığımız yer! Pizzaları açık mutfakta yapılıyor, her şey gözler önünde. Hamurundan malzemelerine harika, iki koca pizzayı yedik diyemiyorum; gömdük olur ancak. Mantarlı ve pesto soslu olanlardan aldık. Enfesss… Kokusu geldi mi size de. Hangisi daha güzel diyemiyorum bile ama tek seçecekseniz galiba pesto, yok mantarlı, yok pesto:))
İç dekorasyonu buranın da harika, biz gittiğimizde şansımıza yer bulduk ama rezervasyon yaptırırsanız daha garanti. Ya da birçokları gibi elinize alıp dışarlarda yiyebilirsiniz. Ben mekanı da çok beğendiğim için, özellikle duvardaki tabelalar ve üstlerinde yazanlar, bu ambiyansı da yaşayarak ve pizzanızın yapılışını izleyerek yemenizi tavsiye ederim. Burada da Hırvatistan şarabı içtik, lezzetlilerdi. Kadeh olan zaten çok seçenek yok, ondan kadehlerden beyazı tercih ettik sanıyorum.
Kantun Paulina
Somebody Feed Phil Hırvatistan bölümü olunca gelmeden tabiki izledik. Burası Phil’in tercih ettiği ve önünde uzun kuyrukların olduğu noktalardan. Ekmek arası ya da tabakta cevapi. Biz köfte konusunda çok başarılı olduğumuzdan müthiş diyemem ama cevapi olarak bakarsak oldukça lezzetliydi. Yanındaki sosları da ayrıca beğendim. Uygun fiyata doyurucu bir yemek için tercih edilir.
Fabrique
Ahh ahh mekan dizaynı çok güzel olup yorumları da okuyunca umutlarla gittiğimiz ama benim için bir parça hayal kırıklığı olan bir nokta oldu. Trüf burger beklediğim lezzette maalesef değildi, eti de fazla sertti benim için. Ama zevk ve renk meselesi tabiki. Pizzalarını önerenler olmuş, belki daha başarılı olabilir. Dış dekorasyonunda çok bir özellik yok ama içi gerçekten farklı olmuş, gizli bir yere giriyorsunuz adeta. Belki ortamın tadını çıkarmak için sadece bir şeyler içmeye gelinebilir. Maç olduğu günlerde içeride maç da izleniyor ama bizim Türkler ya da Almanlar gibi sesli bir kitle yoktu.
Split’te En İyi Barlar
The Daltonist
Ortamın dekorasyonu hoş ve geniş, masaları sıkışık olmadığından da o hissi veriyor olabilir. Bazı masalar bar tabureli ve yaslanma seçeneği olmaması olumsuz. İçtiğimiz kokteyl (Smash-or-Pass) oldukça lezzetliydi ama biraz küçük geldiğini itiraf etmeliyim. Lezzetli olduğu için de hemen bitti. Kokteyl isimleri de eğlenceliydi.
Gallery Lounge & More
Güzel Sanatlar Müzesi’nin içinde yer alıyor, kale manzarası ve ağaçlıklı ortamıyla oldukça hoş. Koltukları rahat ve fazla kalabalık olmuyor. Bira çeşitleri bol. Kokteyller de öyle ama biz denemedik. Semoş bira ben limonata tercih ettim, uzun sohbet ve keyifli vakit için uygun bir yer.
The Doors Bars
Radisson’un içindeki barı. Biz gittiğimizde akşam keyifli bir canlı müzik vardı, sevdiğimiz yabancı şarkılar eşliğinde kokteyllerimizi yudumladık. Kokteyller de lezzetliydi. Manzarası çok güzel ama tabiki gece karanlıkta çok belli olmuyor.
Mistral Beach
Mistral Beach bira ve kokteyllerini sahilde şezlonglarımızda uzanırken denedik. Fiyatları dışarıyla aynı, lezzet olarak ortalama üstü diyebiliriz. Sadece Semoş’un draft birası bir tık ılık geldi, hava zaten sıcakken ılık birayı isteyeceğimizi nerden çıkardılar. Dilerseniz yemek seçeneği de var ama biz denemedik. Ayrıca şezlonglarda değil de masada takılmak istiyorsanız bu seçenek de mevcut.
Caffe Bar Tik
Sadece nakit geçen yerlerden. Dışarda oturma koltukları çok rahat değil ancak yine de gelen geçeni izlemek için ideal bir konumda. Semoş bira ben şarap aldım, Semoş’un birasının şişesi çok hoştu. Şarap da fena değildi.
Split’teki en iyi kafeler, dondurmacı ve kahvaltı adresleri yazdığım yazım için buraya tıklayabilirsiniz.