Marsilya’da Gezilecek Yerler

Marsilya’da Kaç Gün Kalınır?

Biz 3 tam gün Marsilya’daydık. Bence 1 günümüz daha olsaydı iyi olurdu. Ayrıca deniz tatili olarak da değerlendirecekseniz bence en az 1 gün daha eklemek iyi olur ya da Calanques Ulusal Parkı’nda hiking yapacaksanız da +1 gün daha eklenebilir. Bizim de bir günümüz daha olsaydı Cassis’te de konaklayabilirdik, Borely Parkı’na gidemedik, balıkçı koylarından Les Goudes başka bir seçenek olabilirdi.

Marsilya’da Konaklama

Biz Mercure Vieux Port’ta kaldık. Genelde yürüyerek ulaştık, bir sıkıntı yaşamadık. Çevresinde evet göçmenler var ama genelde de Türk restoranları vb. O yüzden yabancılık çekmedik. Doğrudan plajda denize bakan oteller daha iyi olabilir tabi merkezilik açısından, biz fiyat açısından Mercure’u daha uygun bulduğumuzdan bu şekilde tercih ettik. Ama deniz tatili için geliyorsanız Borely civarı daha nezih duruyordu ve plajlar da o tarafa daha yakın.

Marsilya Havalimanı Ulaşım

Biz sadece dönüşte Marsilya havalimanını kullandık. Garın oradan hem özel otobüs hem de toplu ulaşım otobüsleri mevcut. Yaklaşık 40 dk sürüyor otobüsle. Biz taksiyle gitmeyi tercih ettik 25 dk’da Bolt ile havalimanındaydık.

Marsilya’da Görülecek Yerler

Öncelikle Marsilya’ya gitmeden önce yok güvensiz, yok yemekler hiç iyi değil, yok 1 günde biter gibi şeyleri okuyunca ve duyunca gözüm korkmuştu. Güvenliğe dair tedirgin olduğumuz mahalleler oldu ama geç saatlerde buralardan geçmedik örneğin. Ayrıca bir Türk için güvensizlik kavramı biraz daha geniş sanki. Evet göçmenler merkezde çok fazla ama çok geç saatlerde de dönmediğimizden belki sorun yaşamadık.

Yediğimiz yemeklerden çoğunlukla memnun kaldık. Zeytinyağı, deniz ürünleri gibi güzellikleri olan bir şehirde niye aç kalasınız? Kim neden kalıyor anlam veremedim. Hatta bazı yediğimiz yemekler gerçekten harikaydı.

Marsilya’da görülecek ne var ki 1 günde biterciler nasıl gezdiler acaba? Zira müzeyi gezmek zaten en az yarım gününüzü alıyor, Panier bölgesine 3 kez gittik tek seferde bitmiş hissi vermediği için örneğin. Bu biraz da ne sevdiğinizle alakalı, ben denize kıyısı olan şehirleri, duvar sanatı olan yerleri, tatlış/hip kafe/pubları olan bölgeleri seviyorum. Tekne turu da üstüne ekstrası diyelim. Mutlaka görülmesi gereken bir şehir mi, hayır bence ama ucuza bilet bulduysanız gidin görün derim. Ben Marsilya’ya bir daha gider miyim, özellikle gitmeye çabalamam ama yine bir fırsat çıkarsa gidebilirim.

Vieux Port

Vieux Port yani Liman bölgesi en çok dolanacağınız bölge oluyor. Burada gün batımında yürümek çok özellikle çok keyifli. Bir sürü satıcılar ve bazılarının Türk olduğundan şüphelendiğimiz çalgıcılarla oldukça hareketli bir bölge. Ayrıca yolun kenarında kafe ve restoranlar da mevcut.

L’ombriere de Norman Foster yani altından geçerken kendi yansımanızı görebildiğiniz ayna da burada. Bir gösteri olduğu zaman genelde burada yapıyorlar, arkalarda bile olsanız aynadan rahatça izleyebiliyorsunuz.

Parc Emile Duclax

Sahilin biraz ilerisinde Palais du Pharo’nun orada Mucem ve Sant Fort Jean’in güzel bir manzarasına sahip bir park yer alıyor. Tabiki park olarak da çoluk çocuk herkesin takıldığı bir yer ama manzara izlemek için de en güzel noktalardan.

Avrupa ve Akdeniz Uygarlıkları Müzesi (MUCEM)

Müzenin dış mimarisi, içeriden dışını izlemek gibi noktalar bir yana içindeki sergiler de çok keyifliydi. Biz yeniden çocuklar gibi hissettiğimiz bir yarım gün geçirdik. Ayrıca kaleden de güzel manzaralar yakalamak mümkün. En üst katında da bir kafe var, biz biraz da burada soluklanıp güneşin tadını çıkardık.

Bu arada MUCEM’in gece de görünüşü oldukça güzel oluyor.

Le Panier

Le Panier en hip noktalarından birisi. Hem duvar sanatlarıyla hem de butik mağazalar ve kafelerle dolu. Daracık arnavut kaldırımlı sokaklarda kocaman yerler beklemeyin tabiki, yer bulma sorununuz olabilir. Bir de açılış kapanış saatlerine mutlaka dikkat edin. Buradaki her sokağa girip çıkmanızı öneririm ama mümkünse aydınlıkta. Zira fareli bir bölge, sokaklarda merdivenlerde rastlamak mümkün. Ayrıca arkeoloji ve sanat müzesi olan Centre de Vieille Charite de bu bölgede yer alıyor, biz gittiğimizde Paskalya dönemi olduğu için açık rastlayamadık.

Burada Fisherman Street diye bir sokağa rastladık. Bir sanatçı duvarlara boyadığı tabloları asmıştı. Ayrıca bu sokaktaki evin kapısı da fotoğraflamak için güzel noktalardan biriydi.

Marsilya Katedrali

Katedral dıştan oldukça ihtişamlı gözükse de maalesef içi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. İçinde ilgimizi çeken birkaç güzel heykel dışında bir şey göremedik. Ücretsiz olduğu ve sahile yakın bir noktada olduğundan gidip görün tabiki. Özellikle giriş kapıları ve kapının oradaki heykel işçiliği ve boyamalar oldukça güzeldi.

Marsilya Yazıları

Marsilya’ya geldiğimiz belli olsun diyorsanız fotoğraf çekilebileceğiniz 2 adet Marsilya yazısı bulunuyor. Bir de havalimanına giderken kocaman bir Marsilya yazısı mevcut ancak otoban kenarı olduğundan fotoğrafı ancak arabadan çekebiliyorsunuz. Diğer yazılardan biri ise katedralden MUCEM’e doğru giderken diğer ise Villeneuve-Bargemon Meydanı’nda (Marseille Landmark olarak Google Maps’te aratabilirsiniz).

Alışveriş Caddeleri

Alışveriş için belirttiğim gibi ilk duraklardan biri Le Panier ama burası daha el yapımı ürünler için. Bildiğimiz markalar ise Le Canabiere ve bunu kesen Saint-Ferreol, Paradis caddelerinde. Ayrıca Palais LongChamp’e çıkan ara sokaklarda da tatlış butiklere rastladık.

Calanques Tekne Turu

Vieux Port’ta farklı tekne firmaları var, biz uzun bir Calanques tekne turu alalım dedik ve 3 saatlik bir tura çıktık. Hava güneşli olmasına rağmen açık denize çıktığımızdan ve rüzgar da olduğundan deniz tutanlar zor zamanlar geçirdi. Hem açık hem kapalı alanı vardı teknenin. Maalesef tüm anlatımlar Fransızcaydı. QR kod var okutup İngilize bilgilere ulaşabilirsiniz dediler ama yerimizi kaptırmamak için bunu yapmayıp denizi en kıyıda izlemenin tadını çıkardık, biraz da ıslandık.

Cassis’e kadar tüm koylara uğradık nerdeyse ve koylarda biraz daha fotoğraflama için yavaş hareket ettik. Tabi falezlerden başka çok da bir şey görülmüyor. Falezlere tırmanan insanlar, atlayış yapanlar dışında… Birkaç restoran ve plaj olan koy da var. Koylarda suyun rengi çok güzeldi, tabi Türkiye’den de alışığız ama alternatif yüzme rotası burası da olabilir. Yazın yüzmeli tekne turları da oluyormuş.

Chetau D’if (Monte Kristo Şatosu)’nun da çok yakınından geçip fotoğraflayınca ayrıca bir daha gitme gereği duymadık.

Notre-Dame de la Garde

Notre-Dame de la Garde en meşhur bazilikası. Zaten her manzaranıza da giriyor. Buraya yürüyerek çıkıldığı söylense de oldukça dik bir yokuş. Biz taksiyle Cassis’ten geçtik ama siz merkezden ulaşacaksanız Petit Train diye geçen minik panoramik treniyle ya da otobüsle gelebilirsiniz. Aşağıya inerken ise yürüyerek inebilirsiniz.

Burası manzara için çok tercih edilen yerlerden ama ben denizi bu kadar uzaktan fotoğraflamayı ve araya bu kadar ev çatısı girmesini sevmiyorum. Dolayısıyla beni manzara buradan çok etkilemedi.

Bazilika için asansörle 6. kata çıkın(asansörde 5’te inin yazıyor ama doğrudan 6’ya çıkabiliyor, neden böyle dediğini anlamadık.). Bu bazilikanın içi gerçekten ihtişamlı, altın kapamalı bir tavandn oluşuyor. Kulesi restorasyonda olduğu için maalesef çıkamadık.

Biz buradan uzunca bir yol yürüyerek balıkçı kasabası olarak geçen Vallon des Auffes’e geçtik.

Vallon des Auffes

Vallon des Auffes renkli evleriyle bilinen bir balıkçı kasabası ancak Cassis’ten sonra ne renkli evleri ne de harika(!) Kurbağalıdere kokusu beni mutlu edemedi. Bir de gittiğimiz saatte zaten topu topu 3-4 tane olan restoran/kafesinden 3’ü kapalıydı. Sadece girişte hoş bir butik vardı, tek sevdiğim şey orası oldu.

Buradan La Corniche Kennedy’e çıkıp fotoğrafladık ama ne anlamı var bilemiyorum. Buradan merkeze sahil boyunca yürürken güzel halk plajları da gördük denize nazır restoran/pub’lar da ama çok rüzgar olduğundan oturmak mümkün değildi. Dilerseniz 83 numaralı otobüsle de merkezden gelebilirsiniz.

Palais Longchamp

Son gün koştur koştur gitsek de gittiğimize değdi. Sarayın önündeki havuz heykelleriyle oldukça ihtişamlı. Parkı tamamen gezemedik vaktimiz olmadığı için, bir de parkta da restorasyon vardı maalesef.

Saraya da girebilirsiniz ancak saray girişi ücretli.

Buraya gelişimize sadece heykelleri ve havuzu gördüğümüz için değil, hem buraya yürürken geçtiğimiz ara sokaklardan (Rue Consolat, Rue Bibliotheque) hem de buradan merkeze yürüyerek inerken ağaçlar altında ana caddeden (Bd de la Liberation) yürüdüğümüz ve aa buraları da güzelmiş dediğimiz yerlerden geçtiğimiz için de ayrıca memnun olduk.

Cr Julien

Cr Julien de takılmak için oldukça keyifli bir meydanı olan restoran, kafe ve publarla çevrili yeri. Buraa ayrıca Salı günü sabah saatlerinde pazar da kuruluyordu. Biz hem kahvaltı için gittik hem akşam saatlerinde. Akşam ışıklandırmalarla daha keyifli olduğunu söyleyebilirim.

Yine bu bölgede Rue Vian’da da hem kulüpler hem de duvar sanatı örnekleri mevcut.