Avrupa’da farklı rotalardan kastım, gezdiğim gördüğüm ama çok bilinmediğini düşündüğüm güzel mi güzel tatlı mı tatlı yerler. Bu yazıyı keşiflerim devam ettikçe güncellemeyi umuyorum.
Önereceğim ilk üç rota Almanya’dan: Dachau, Rothenburg ob der Tauber, Hohenschwangau. Biz bu yerleri İnterrail yaparken ziyaret etmiş ve hayran kalmıştık.
Dachau
Dachau sanırım yukarıdaki rotalar arasında en duyulmuş olanlarından biri. Buraya Münih’ten trenle gelebilirsiniz, yaklaşık yarım saat uzaklıkta.
Dachau’da görmeniz gereken ne var peki? Nazi döneminden kalma Dachau toplama kampı. Tahmin edeceğiniz gibi burayı gezmek oldukça duygusal bir ruh haline sokuyor sizi, özellikle yapılan eziyetlere tanık olduğunuz gerçek fotoğraflardan da oluşan sergiyi gezip sonrasında ilgili odaları ziyaret edince. İnsanlardan oluşan bahçedeki anıt ve kamp yolunda yürümek ise insanı ayrıca duygulandırıyor. Tren istasyonundan kampa uzanan ve yaklaşık 45 dakika süren “Anma Yolu (Path of Remembrance)” da yürünürse yol üstündeki bilgi panelleri sayesinde yararlı olacaktır, ayrıca bu yoldan yaklaşık 7,000 tutsağın da yürümeye zorlandığını düşünürsek yaşananları gözünüzde canlandırmak açısından da etkili olacaktır.
Toplama kampı 9:00-17:00 arası açık ve giriş ücretsiz, arabayla gelirseniz otopark ücreti ödüyorsunuz. Dilerseniz rehberli turlara da katılabilirsiniz, tur yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Dachau (1933-1945) Belgeseli de ücretsiz olarak farklı dillerde ve belirli saatlerde oditoryumda gösteriliyor, 14 yaşından büyüklerin gösterimine açık. Arşiv ve kütüphane de Salı’dan Cuma’ya 9-5 arası ziyaret edilebiliyor. Saatler, ücretler ve daha fazla bilgi için kendi sitesine göz atabilirsiniz.
Hohenschwangau Köyü
Harika manzaralar sunan Neuschwanstein ve Hohenschwangau Kalelerini ziyaret edebileceğiniz, hem Alp Gölü hem de çevredeki doğal dokuyu fotoğraflayabileceğiniz “Romantik Rota” da yer alan güzel mi güzel köy. Özellikle Neuschwanstein Kalesi’nin kendisini çekmek de ayrı bir zevk. Kalelere çıkmanın oldukça yorucu olduğu konusunda uyarmalıyım.
Kral II. Ludwig çocukluğunu tarihi 12. yüzyıla uzanan ve daha önceleri şövalyeler tarafından kullanılan Hohenschwangau Kalesi’nde geçirmiş. Neuschwanstein Kalesi’ni de sosyal hayattan kendini uzaklaştırmak için inşa ettirmiş, ölümünden sonra turistik amaçlı kullanılmaya başlanan kaleyi şimdilerde ise birçok ziyaretçi görmeye geliyor.
Her iki kaleye giriş için biletinizi Hohenschwangau Köyü’nden yani kalelere çıkmadan alıyorsunuz, ancak hatırladığım kadarıyla Hohenschwangau Kalesi için biletsiz çıkarsanız da içini gezmeden bahçeyi dolaşabilirsiniz, Neuschwanstein için de aynı durum söz konusu olabilir. Bilet ise belirli bir saatte rehberle yapılan ve yaklaşık yarım saat süren turu kapsıyor. Yaz döneminde her iki kale de 9:00-18:00 arası açık. Dönem dönem belirli noktalarda restorasyon olabiliyor, bunları kendi sitesinden takip edebilir ve kalelerle ilgili daha fazla bilgi edinebilirsiniz.
Neuschwanstein Kalesi diğer kaleye kıyasla biraz daha yüksekte. Hohenscwangau’dan Neuschwanstein Kalesi’ni de çekebilirsiniz. Aynı bölgede bulunan iki kaleyi de ziyaret etmek için de King’s ticket alabilirsiniz.
Kaleden çıktıktan sonra mutlaka küçük küçük evlerin bulunduğu Hohenscwangau Köyü’nü dolaşın. Yanınızda yiyecek bir şeyler götürebilir; Alp Gölü’nün kıyısında yiyip, ördekleri de fotoğraflayabilirsiniz.
Gelelim bir de bizim haberimizin olmadığı güzelliklere:) Interrail yaparken maalesef uzun bir yolculuk olduğundan her nokta ile ilgili ayrıntılı araştırma yapma fırsatınız olmayabiliyor. Tegelberg Teleferik’i bu güzelliklerden biri, Schwangau yakınlarındaki Tegelberg Dağı’nda yer alan bu teleferikle 10 dakikada 2,150 metre yüksekliğe çıkabilirsiniz. Kış aylarında bu dağda kayak yapabileceğiniz alanlar da mevcut.
Doğası ve havasının çok güzel olduğu köyün termal ve spa merkezlerinden yararlanmak da diğer bir seçenek, hatta köyde doktorlar tarafından da tavsiye edien sağlık merkezleri bulunmakta. Forggen Gölü üzerindeki Haziran’dan Ekim’e kadar süren tekne turlarına da katılabilirsiniz. Ayrıca göller etrafındaki yürüyüş ve bisiklet aktiviteleri de zevkli olabilir.
Bu köye gelmek için Münih’ten Füssen’e trenle gidip, istasyonun önünden kalkan otobüsleri kullanabilirsiniz. Köyde konaklayabileceğiniz gibi günübirlik de ziyaret edebilirsiniz.
Rothenburg Ob der Tauber
Rothenburg, Ortaçağ havasını koruyan Almanya’nın küçük kasabalarından biri. Romantikler ve masal severler için ideal. Ayrıca gurmeler için de uygun bir yer olduğu söyleniyor, ancak biz bu kısmını deneyimlemedik (Ağustos ayında şarap festivali oluyormuş, ilgilenenler için ek bir bilgi.).
Bence buradaki en ilgi çekici şeyler çiçeklerle süslenmiş yarı ahşap evler. Plönlein (Little Square) Meydanı’ndaki evlerin önünde fotoğraf çektirmek oldukça moda. Bir diğer fotoğrafları süsleyen meydanı da Markplatz (Market Square.).
Kale Bahçeleri de ziyaret edebilebilecek bir diğer nokta, kasabanın fotoğraflarını tepeden çekmek ve çiçekler arasında dinlenmek için uygun.
Bunlar dışında bizim ziyaret etmediğimiz ama yapılacaklar listesinde bulunan birçok yer var: Ortaçağ Suç ve Adalet Müzesi, Tarih Müzesi, daha birçok müze ve kiliseler… Detaylı bilgi için kasabanın tanıtım sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Ayrıca bizim yukarıda gördüğünüz kurabiyelerde de gözümüz kalmıştı, tatları nasıl bilemiyorum ama görüntüleri sizce de hoş değil mi? Bence denemeye değer:)