İlk defa tek başıma seyahat ettiğimde İstanbul’da da çok tek takılmaya alışık olmadığımdan hiç sevmemiştim. İlk defa gittiğim şehirlerdi Londra ve Bradford, Londra’ya ayak bastığım gün de midemi üşütüp kötü bir gece geçirmiştim. Sonraki günlerde de asla dinlenmeyi beceremeyip 40000 adımlar ve 7 olmadan yorulmuş bir ben şeklinde devam etti. Bir de lüks yerlere ya da uzun uzun keyfinin çıkarılacağı yerlere oturmuyordum, belki de İstanbul’daki bazı mekanların tavrından bir çekincem oluşmuştu. Bradford başlı başına sıkıcı bir şehirdi, iş için gitmiştim ve işten arta kalan vakitte de göçmen yoğunluğu nedeniyle güvende de hissetmediğimden vaktimin çoğunu otelde geçirdim. Yani yalnız seyahate dair ilk deneyimlerim beni kesinlikle mutlu etmemişti.
Annemin hastalandığı dönemde ve ardından vefatı sonrası mecburen kahve ritüellerimi, dışarıda yemeklerimi ve işlerimi çoğunlukla tek başıma yapmaya başladım. Kendimle vakit geçirdikçe ve İstanbul’daki mekanlarda yalnız takılmaya alıştıkça hem sevmeye başladım hem de cesaretim arttı. İlk yurtdışı yalnız seyahatim annemin kaybından sadece birkaç ay sonraydı, onunla birlikte de gittiğimiz Barcelona’ya. Kalbim acıyarak gezdim çoğu sokakta, gözlerim doldu kimi zaman, ağlamamak elimde değildi. Korktuğum zamanlar oldu, yürümeye gücüm kalmadığı zamanlar ama tüm bunlara rağmen başardığımı görmek iyi geldi. Hatta bazı noktalarda yalnız başınalığın tadını çıkarır da olmuştum. Artık birlikte olmak istemediğim insan ve ortamlardansa yalnızlığı tercih ediyordum. Yalnızlığın verdiği farklı bir özgüven vardı. Yurtiçi seyahatlerinde her şey dahil bir otelde yalnız bir kadın görmeye daha az alışıklar ama Avrupa bu anlamda daha kucaklayıcı. Türkiye’de niye yalnız geldiniz diye fütursuzca sorana bile rastladım maalesef, insan sana ne demek istiyor:) Son 1 sene içinde yalnız yurtdışı seyahatlerime yenileri eklendi ve ben artık öyle bir noktadayım ki yalnız seyahat etmek çoğu zaman daha çok istediğim ve zevk aldığım bir şey, özellikle çok iyi anlaşmadığım insanlarla birlikte olmaktansa… Tabi ki artıları da eksileri de var yalnız seyahatin. Deneyimlemenizi isterim ama bu biraz da doğru zaman meselesi, hazır olup olmama meselesi; hazır olup olmadığınızı da en iyi deneyerek öğrenebilirsiniz. Diyelim ki ilk seferinde sevmediniz, hemen kestirip artmayın ileriki senelerde tekrar şans verin. Benimki zorunluluktan oldu ama umarım sizin yalnız seyahati sevme hikayeniz benimkinden daha güzel sebeplerle başlar:)
Tek başına yurtdışı seyahat desem de tabiki yurtiçinde de benzer etkiler oluyor ama yurtdışı bu etkilerin çoğunu birkaç kat katlıyor gibi düşünebilirsiniz. Tek başına kadın olarak seyahat etmek de olumsuz tarafta bazı endişeleri artırabiliyor. Yazının sonunda kendimce genel tavsiyelerime yazdım. Farklı sorularınız ve cesaretlendirici sözlere ihtiyacınız olursa gezginleylek Instagram hesabımdan bana ulaşabilirsiniz.
Tek Başına Seyahat Etmenin Avantajları
- Hür doğdum, hür yaşarım, kime ne 🙂
Tabiki yalnız seyahatin en güzel yanı gönlünüz ve ayaklarınız sizi nereye götürürse oraya gidebilmek…İstediğiniz zamanda istediğinizi yapmadaki özgürlüğünüz. Diyelim ki o gün 3 müze gezmeye karar vermiştiniz ama birini gezdiniz ve piliniz tükendi, kimseye hesap vermeden hop planları değiştirme özgürlüğü. Ya da en başta plan yaparken arkadaşınız ya da aileniz de sever mi diye düşünmeden bir plan oluşturmak. Daha spontan seçimler… İstediğiniz saatte kalkmak istediğiniz saatte uyumak. Tek hesap verdiğiniz aynada kendiniz.
- Özgüven artışı
Yapabildiğinizi gördükçe ve keyif aldıkça inanılmaz bir özgüven artışı oluyor. Sadece seyahatlere dair değil bu güven artışı, kendinizi daha da güçlü hissediyorsunuz hayatınızın birçok alanında. Korktuğunuz şeylerin mecburen üstüne gitmek zorunda kalıyor, bazen olumsuz durumlarla da karşılaşıyorsunuz ve mecburen bir şekilde baş ediyorsunuz. Üstelik bunu dilinizin konuşulmadığı ve kültür/kuralların farklı olduğu yerlerde başarmış olmak size güçlü hissettiriyor. Devam edemeyeceğinizi sandığınız, çok yorulduğunuz zamanlarda bile devam edebilmek de bu hissi besliyor. Bunun sonucunda da genel duruşunuz bunu da hallederim şeklinde evrilmeye başlıyor.
- Daha iyi gözlemleme şansı
Tek başınıza bir yerde vakit geçirirken dış dünyaya daha duyarlı oluyorsunuz. Bu hem kendinizi koruma içgüdünüzle hem de dikkatinizi verdiğiniz bir başka insan olmamasıyla ilgili. Etrafınızda olup bitenlere, geçen sohbetlere, insanların tepkilerine daha çok dikkat kesiliyorsunuz. Normalde yolda yürürken fark etmeyeceğiniz bir evi fark ediyorsunuz mesela. Bu benim özellikle kendimi güvende hissettiğim yerlerde sevdiğim bir ayrıntı. Güvensiz hissettiğim yerlerde de çevremde konuşulanlara kulak kesilmek ama bilmediğim bir dildeyse bir şey anlamamak aksi bir paranoyaklık yaratabiliyor tabi.
- Yeni insanlarla tanışma fırsatı
Yalnızken tabiki yeni insanlarla konuşma fırsatınız da daha fazla oluyor. Tabi bu sizin etrafınıza iletişime ne kadar açık olduğunuza dair verdiğiniz sinyalle de alakalı. Mesela ben bazı günler dışarıya daha açık oluyorum, herkese gülümsüyorum, genel enerjim de yüksek oluyor ama bazen de teşekkür ederken bile zoraki gülümsemiş hissettiğim durumlar oluyor. Bu arada konuşuyor olmanız demek değil ki ooo bir sürü yeni arkadaşınız olacak. Birçok insanla sadece belirli bir süre iletişim kurup geçiyorsunuz, tanışıklıktan öteye geçirmek sizin ve karşı tarafın isteği, çabası, dış etkenler gibi birçok şeye bağlı.
- Kendinizi daha iyi tanıma fırsatı
Kendinizle daha çok vakit geçirdikçe, özellikle yurtdışı seyahatinde olduğu gibi birçok şeyi kendi başınıza yaptığınız durumda kendinize dair değerli deneyimler kazanmış oluyorsunuz. Bir kafede birkaç saat kendi kendinize oturduğunuz zaman etrafta gözlemlenecek bir şey de yoksa bazen kendi içinize dönebiliyorsunuz, bu durumda da psikolojik olarak aslında gerçekten nasıl hissettiğiniz, ne istediğiniz gibi konular olabiliyor. Bir de bazı yerler size ilham kaynağı olup içinizdeki kördüğümlere ilaç olabiliyor.
Tek Başına Seyahat Etmenin Dezavantajları
- Maliyetler
Tek başına seyahat ederken niye artsın azalması gerekmez mi diyebilirsiniz ancak maalesef öyle olmuyor. Tek kişilik oda fiyatları çoğu zaman çift kişilik odalardan farksız, çünkü otellerin çoğunda aslında tek kişilik oda diye bir kavram olmuyor. Bazı yerlerde 2 al 1 öde gibi happy hour kampanyalarından faydalanamıyorsunuz. Bir de benim gibi tek başına oturunca çok uzun boylu oturmayayım diye bir psikolojiniz oluyorsa bazı yerlerde cafe-hopping artıyor ve dolayısıyla harcadığınız para da.
- Her şeyi sizin yapmanızın gerekmesi
Her şeyi sizin planlamanız hem bir avantaj hem de dezavantaj; çünkü evet, kafanıza göre planlama yapmak çok güzel ama bir taraftan da keşke biri de ben oteli hallederken uçağı halletse; biri de şu müzeyi araştırsa her şeye yetişemiyorum gibi durumlar oluyor; özellikle uzun ya da üst üste seyahatlerde. Bir de bazı kararsızlık durumlarında keşke fikrini alacağım biri olsaydı da diyebiliyorsunuz.
- Fotoğraflarınızı Kim Çekecek?
Bu tabiki herkes için bir endişe değil, benim de her seyahatimde olmuyor ama bazen etrafı çek çek nereye kadar, biri de beni çekse olmuyor değilim. Her zaman rica edecek insan bulmak da maalesef mümkün olmuyor, özellikle çok turistik yerlerde hırsızlık olayları olabiliyor ya da hiç turistik olmayan yerlerde lokaller fazla kendi halinde. Bir de fotoğrafı beğenmeseniz de tekrar isteyemiyorsunuz gibi sorunlar…
- Güvenlik Endişesi
Güvenlik her seyahat için bir endişe olsa da tek başınıza seyahatlerde bu endişe katlanıyor maalesef. Planlarınızı yaparken tek başınıza gitmek rahat olur mu gibi düşüncelerle bazen planlarınızda değişiklik yapabiliyorsunuz. Seyahat ederken de tedirgin olup bir sokağa girmemek için yolunuzu uzatabiliyor ya da gitmekten tamamen vazgeçebiliyorsunuz. Bir de benim için güvenlik/hastalık endişesinden dolayı daha merkezi konaklama tercih etmek, 7/24 resepsiyonu açık yerler seçmek gibi maliyet artırıcı bir etkisi var.
- Sıkılmak da Yalnızlığa Dahil
Özellikle bazı şehirlerin sunacakları az olduğunda ve siz gereğinden fazla kaldığınızda yanınızda biri varken daha çabuk geçecek zaman tek başınıza olduğunuz için geçmek bilmiyor. Ben hareketli şehirlerde de akşamları bunu yaşayabiliyorum gerçi. Belirli bir saatten sonra bir yere gidip içmekten başka yapacak bir şey kalmadığında otur otur nereye kadar modu olabiliyorum ve sıkılabiliyorum. Bir de paylaşmak istediğiniz güzel şeyler ya da komik olaylar olduğunda her zaman arkadaşlarınıza telefondan ulaşamıyorsunuz ya da yanınızdayken birlikte deneyimlediğiniz gibi olmuyor aktarmak.
- Hastalıklar / Olumsuz Durumlar
Hastalık dışında pek olumsuz bir durum yaşamadım ama özellikle mide bulantılı yerinizden kalkmaya zorlandığınız hastalıklarda biri size çubuk kraker getirse, ilaç alsa keşke oluyorsunuz. Böyle bir durum yaşayınca bir daha hasta olmamak için de daha fazla önlem almaya başlıyorsunuz.
Tek Başınıza Yurtdışı Seyahat Önerileri
- Benim ilk önerim özellikle güvenilir bir kalacak yer seçmek, daha merkezi noktalar ve 7/24 resepsiyon olanağı artı noktalar.
- Planlamanızı yaparken gideceğiniz yerlerin güvenlikle ilgili sorunları olan bölgelerini bilmek ki bunlar çoğunlukla araştırma yaptığınız bloglarda yazıyor.
- Bir yere gitmek doğru hissettirmiyorsa ya da bazı insanların enerjisinden olumsuz sinyal alıyorsanız içgüdülerinizi güvenip uzaklaşın.
- Ulaşım opsiyonlarınızı otelden/kafeden çıkmadan araştırın; internet çekmeme durumlarına karşı hazırlıklı olup haritalarınızı önceden indirin.
- Fotoğraf gibi isteklerinizde sizin gibi fotoğraf çekilen turistlerden istemek çok daha kolay oluyor ve güvenlik de genelde problem olmuyor.
- Hasta olma ihtimalinize ve ilaçların yurtdışında pahalılığını göz önünde bulundurarak bazı temel ilaçları yanınıza alan; bulantı, vitamin, boğaz spreyi, sinek/böcek ısırıkları için krem gibi..
- İnsanlarla iletişime açık olun, siz iletişim başlatmasanız dahi onlar size yaklaşmaktan çekinmesin. Konser, opera, barda oturmak gibi aktiviteler daha çok insanla tanışmanızı sağlayabiliyor.
- Planlamaları son güne bırakmayın, özellikle uzun seyahatlerde belirli bir zamana yayarak ara vererek ilerleyin.
- Seyahat rotanızı yakın arkadaşlarınız/ailenizle paylaşın. Sağlık sigortanızın da bir kopyasını iletin.
- Pasaport bilgilerinizin fotoğrafını mail vb. bir yerde saklayın.
- Acele hareket edip bir şeyleri unutmanıza neden olacak zamanlamalardan kaçının.
- Yanınıza defter, kitap gibi bir şeyler alın. Kitap daha ağır olabileceğinden ben küçük bir defter tercih ediyorum.
- Şarjınız her zaman olsun, powerbank’inizi verimli kullanın. Şarjınız biterse haritaya senden bakalım mı diyeceğiniz biri olmadığını unutmayın. Tabi insanlara sorabilirsiniz ama her yerde İngilizce bilen biri bulmak kolay olmayabiliyor.
- Yediğiniz yemek yerlerini seçerken dikkatli olun, tavuk vb. zehirlenme ihtimalinin yüksek olduğu gıdaları çok güvenemediğiniz yerlerde tercih etmeyin.
- Kendinizi dinleyin. Diyelim ki çok yoruldunuz, ayağınız ağrımaya başladı, göz ardı etmeyin ve kendinizi zorlamayın. Dinlenmeye de vakit ayırmanız tek başınıza seyahatlerde daha da önemli.