Prag’da En İyi Kafe ve Restoranlar

Prag’da en beğendiğim yerleri ve tabiki fikriniz olması açısından çok da beğenmediklerimi de paylaşacağım. Çok yere gitmişim, bir de gitmeyip önünden geçip beğendiklerim var ki hepsinden bahsedersem uzayıp gidecek liste… O yüzden gittiklerimle sınırlayıp dışardan beğendiklerimi kendime saklıyorum:) Bir dahakine umarım.

Prag’da En İyi Kafeler

Aslında Prag’da kafeler konusunda çok da beklentilerimin karşılanmadığını düşünürken son günümde karşıma çıkan yerler tamamen fikrimi değiştirdi neyseki. Ayy bir de tatlıları yok mu, fazla iyi değiller mi?

Cafe Hrnek

Trade Fair Palace’a gitmeden önce işaretlediğim yerleri dışardan da olsa göreyim diye paralel sokaklarında gezindim. Gezinmez olaydım, keza bu tarafta da aa keşke burda otursaymışım dediğim çok kafe oldu ama Cafe Hrnek’i sadece burada otursaymışım deyip geçemedim. Yeni kahvaltı etmiş ve kahve içmiş olmama rağmen dışardan küçük ama vintage görüntüsü ve penceredeki tatlıları ile çekti beni ilk. İçeri girdiğimde daha da hayran kaldım, o mavi fincanları ve içerinin huzur ve ilham veren tasarımı…

Tarçınlı çörek ve cappucino söyledim, tarçınlı çörek lezzetliydi. Burada oturup saatlerce roman yazabilirdim ama Prag’da yaşamıyorum sonuçta, şehri keşfetmek için az zamanım olduğundan istemeyerek de olsa ayrıldım tabi bir noktada. Trade Fair Palace ile aynı caddede, bu galeriye gelirseniz ve daha vintage, sade ve şık yerleri seviyorsanız bence uğrayın derim. Tabi mekan küçük olduğundan yer bulabilir misiniz kısmı biraz şansınıza bağlı.

Scout Institute

Prag’da ilk gittiğim kafe Spottedbylocals’daki önerilerden Scout Institute’un kafesi. Birinci katta yer alıyor. İçeri girdiğinizde çoğu şey kendi dillerinde ama İngilizce konuşuyorlar merak etmeyin. Burası aslında bir etkinlik alanı, ancak etkinliklerin programına baktığımda İngilizce bir şey göremedim. Siz yine de göz atın dilerseniz.

Enstitünün avlusunda tüm katlarda istediğiniz yere oturabiliyorsunuz, hatta hem çalışanlar hem sohbet için gelen gençlerle oldukça kalabalık oluyor. Ayrıca kapalı alanı da güzel gözüküyordu ancak doluydu. Yediğim keki biraz kuru bulmama rağmen enstitü salaş ama hoş ambiyansıyla birleşince favorilerim arasında yer aldı; bir şeyler içmek ve havasını koklamak için gelinebilir. Ayrıca Kampa Müzesi’ne gittiğim gün, parkın içinde nehir kenarında da enstitüye rastladım, sanıyorum kafesi de vardı. Midemde yer olsaydı burada da oturmak isterdim.

Sweet & Pepper Days Cafe

Sweet & Pepper Days son günden önce daha çok lokallerin olduğu bölgelerde boş boş dolaşırken rastladığım hem oturanların hem de kafenin ambiyansı beni kendine çekti. Aslında kahve de içmiş olmama rağmen burada biraz vakit geçirmek istedim, içeri girip vitrinde şam fıstıklı kek görünce de üstüne ballı kaymak oldu. Bal da kaymak da sevmem ama tabir böyle:)

Sweet and Pepper Days Cafe

Dış alandaki koyu yeşil sandalyeleri ve turuncuya çalan duvar rengi ambiyansı hem şık hem de keyifli bir hava yaratmış. İç mekan ise daha açık renklerde düzenlenmiş. Bir şeyler atıştırmak için de geniş bir menüsü var, tatlı vitrini de ağız sulandırıcı. Masalarda minik çiçekleri, iç bölümde bitkileri de var. Ayrıca içte dışarıya bakan açık bölümde de bir masa bulunuyor.

Ayrıca bir dipnot olarak bu civardaki kafeleri genelde daha çok beğendim. Angelicka’da ve bu caddeyi kesen sokaklarda dolaşıp gözünüze kestirdiğinizde oturabilirsiniz. Bir de bu taraflarda turistik olarak pek görülecek bir şey olmadığından genellikle kafelerde de lokaller takılıyor.

Lobkowicz Sarayı Kafesi

Lobkowicz Sarayı’nın giriş katında ve avlusunda bulunan kafe kaleye çıkarken soluklanmak için gölgede ve hoş bir opsiyon oluyor. Aslında ön kısmının manzarası müthiş, tüm Prag’ı ayaklar altına seriyor ama ben daha gölge olduğu için avluda oturmayı tercih ettim. Ben sadece limonata aldım ama çevremde çokça yemek tercih eden de vardı. Eğer sarayı da gezecekseniz öncelikle saray bileti alın, çünkü bileti alınca yüzde 10 indiriminiz oluyor.

Minimum Waste

Adından da anlaşılacağı üzere minimum atığa odaklanan hatta Instagram sayfasında bununla ilgili genel öneriler de paylaşan yeni nesil kafelerden. Oturma düzenlemesni beğendim. Menüsü küçük ama kahvaltıya yönelik tüm seçenekleri karşılıyor diyebilirim. Kruvasan ve kahvesi iyiydi.

TRDLO

TRDLO Strahov’dan Kampa’ya yürürken kokularının etkisiyle kendimden geçtiğim Prag’ın meşhur chimney cake’ini denediğim yer. Kokuları o kadar güzeldi ki tam geçtim gidiyordum dayanamayıp geri döndüm. Ben çikolata üstü antep fıstıklı ve içinde de dondurma olan seçenek seçtim. Dondurması çok özel bir dondurma olmasa da chimney cake ile yiyince iyi gidiyor ama porsiyon oldukça büyük oluyor. Dilerseniz içine çırpılmış krema ve çilek gibi malzemeler de koydurabilirsiniz ya da tamamen boş tercih edebilirsiniz. Chimney Cake’in kendisi oldukça lezzetliydi, bunda tazeliği ile hamurun lezzeti ve pişme derecesinin etkili olduğunu düşünüyorum. Chimney Cake’in de başka çeşitlileri de var. Ben merkezde satılanlarda hiç böyle bir koku duymadım ve daha küçüklerdi çoğunlukla.

EMA

EMA daha çok işe gidip gelenlerin önünden geçtiği 3. dalga kafeler modunda dizayn edilmiş kafelerden. Sabah saatleri oldukça kalabalık olduğunu belirtmeliyim, zaten oturma düzeni de kısa oturmalara göre planlanmış diye düşünüyorum. Ambiyans olarak güzel ama kruvasanı çok beğenmediğimi söyleyebilirim. Americano da oldukça aromatikti.

Kolektor

Trade Fair Palace’ı gezmek saatler alınca yoruldum ve en altta müze girişi yer alan Kolektor Kafe’de soluklanmak istedim. Burası çok enerjik, genellikle gençlerin takıldığı bir kafe. Hem açık hem kapalı alanı var. Oturup çalışmaya da uygun, keza çok geniş ve farklı oturma düzenleri mevcut.

Slavia

Slavia Nazım Hikmet’in ve daha birçok ünlü ismin oturduğu kafe, duvarları tarih kokuyor. Pencere kenarındaki masaları, servis kalitesi çok iyiydi. Ben sadece ice americano aldım, hatta ice o kdr eksikti ki manasız bir şey olmuştu, ekstra buz istedim hemen getirdiler. Menüde Türkçe QR kod okutma seçeneği de mevcut. Yemek menüsü de geniş.

Liberica Cafe

Liberica Cafe lokal önerilerinden biriydi, çok özel gelmemekle birlikte sıradan iyi bir kafeydi. Ortamı soğuk havalar için uygun, keza dışarda pek bir masası yok. Alt katta koltuklarda da oturabiliyorsunuz.

Tatlıları oldukça fazla, ben cheesecake ve zencefilli limonata tercih ettim. Limonatayı şekerli mi şekersiz mi tercih edersiniz sorusundan ev limonatası olduğuna emin olabiliyorsunuz. Cheesecake ortalamaydı. Çalışanları sıcak ve güleryüzlüydü.

Cafedu

Burası Narodni Müzesi arkasında özellikle öğrenciler ve turistlerin takıldığı rahat bir kafe. Dışarda oturursanız önünde de tram durağı olduğundan oldukça hareketli. Civarlarda oturacak yer ararsanız biraz daha yukarılara çıkmanızı öneririm ama çıkmayacaksanız burası da fena bir seçenek değil.

Kafe Francin

Kafe Francin Trade Fair Palace’a giderken kahvaltı için tercih ettiğim yerdi. İç dizaynı daha eski usül, duvarlarda satılık olan bazı eserler asılı. Lokaller çok tercih ediyor sanıyorum ama bana çok özel gelmedi. Hatta buradan çıktıktan sonra girdiğim sokaklarda bir sürü hoş kafe ile karşılaştığımdan biraz üzüldüm bile diyebilirim. Ben sadece kruvasan ve kahve aldım.

Prag’da En İyi Restoran ve Barlar

Bar LaBlu

Bar LaBlu isminden de anlaşılacağı üzere bir Meksika restoranı, hatta çalışanların çoğu İspanyol. Hola diye girdim ve benimle İspanyolca konuşmaya başladılar, uzun zamandır pratik yapmadığımdan bazı şeylerden emin olamadım ama siparişim düzgün geldiğine göre her şeyi anlamışım diye düşünüyorum.

Nachos tercih ettim, oldukça lezzetliydi, soslara bayıldım. Yanında da bir mojito hiç fena gitmedi. Ortamı da Meksika esintilerinde dekore edilmiş. Bu arada İspanyolca konuştuk diye İngilizce bilmiyorlar sanmayın biliyorlar. Dışarda da masaları var ama bana dışardaki masalar çok sıradan geldi.

Cafe Neustadt

Burası aslında hem yemek, hem bar, hem kafe olarak düşünebileceğiniz bir yer. Açan kişi Prag’da hiç bu tarz hoş kafe yok diyerek açmış, çok da haklı olduğunu düşünüyordum henüz yukarıda bahsettiğim bazı yerleri ziyaret etmemişken.

Kafe Belediye Binası’nın avlusunda yer alıyor. Avlu sokağın tüm gürültüsünden, Prag’ın kalabalığından uzakta bir kaçış noktası adeta. Tabi akşam saati gittiğimden kendi kalabalığı oluşmuştu. Hatta dışarda yer bulmak yaz akşamları biraz zorlu. Ben ekmek üstü roastbeef tercih ettim, sosuyla ve etiyle çok lezzetliydi. Ette kırmızılık sevmeyenlerse tercih etmesin.

Vyhlídkový pavilon Mlíkárna

Riegrovy Parkı içinde yer alan açıkhava bira bahçelerinden gibi düşünebilirsiniz ama bana çok bakımsız geldi. İstanbul’da olsa böyle yerler bu kadar salaş kalmaz, keza salaşlıkla da boşvermişlik arası ince bir çizgi. Birkaç kattan oluşuyor, ben en üst katta biramı içtim. Park içinde yeşillikler arasında olması tek güzel yanı. Sadece nakit geçtiğini de belirtmek isterim. Bu park içinde farklı yerler de mevcut, belki onlara şans verebilirsiniz. Hatta burada oturacağınıza hem bira hem yemek için tercih edebileceğiniz, lokal önerilerinden de olan Kafárna Na Kus řeči çok daha iyi bir seçenek olur. Çok yakında bir parkta yer alıyor, önünden geçtiğimde yeşillikler içinde ve lokaller tarafından çok tercih edilen bir nokta olarak gözlemledim.

Son olarak Dans Eden Eve giderken nehir üzerinde teknelerde çok hoş kokteyl vb. içmelik barlar yapmışlardı, oldukça da doluydu. Ben tek olduğum için sıra beklemek istemedim ama güzel havalarda iyi bir alternatif olabilir.

Prag ile ilgili Gezilecek Yerler yazıma göz atmayı unutmayın.