Bursa’ya daha önce birkaç kez gittim ama bu sefer tamamen yeme-içme üzerine bir haftasonu kaçamağı yaptım. Nerdeyse 40 senelik yerlisi arkadaşımla en sevdiği kafe ve restoranlarına gittiğimize göre yazacağım yerlerin en iyileri olduğunu söyleyebilirim sanki.
Bursa’da en iyi mekanlarına, en lezzetli restoranlarına gitsem de Bursa benim için yaşanacak en iyi yerin yanından bile geçmiyor. Arkadaşıma da gezinin daha başında soruyorum, burası senin ruhuna göre değil ki nasıl burada yaşıyorsun hala? O da kabul ediyor ama çareyi ruhuna iyi gelen mekanları keşfetmekte bulmuş.
Bursa’da Ruhu Olan Mekanlar
Arkadaşım beni ilk olarak Nilüfer tarafında bulunan Cafe Freuze‘ye götürüyor. Mekanın dizaynı çok hoş. Girişte renkli koltuklar ilk ilgi çekenlerden, iç taraflara ilerledikçe de yeşillik ve samanlarla dekore edilmiş olması hoş bir ambiyans yaratmış. Adeta Bursa’da değilsiniz:) Menüsü oldukça geniş, biz Semiha’nın favorisi trüflü parmesanlı patates kızartması ve otlu ayranla başlayıp kahveyle bitiriyoruz buradaki sohbetimizi. Sadece genel dizayna değil küçük ayrıntılara da dikkat edilmiş, fincanlarından çalışanların kıyafetlerine, ıslak mendillere kadar özenle düşünülmüş bir mekan. Buradan yine FSM Bulvarı civarındaki arkadaşımın bir diğer favorisi Misto’yu da şöyle bir görüp geçiyoruz ama ben Freuze’yi daha çok beğendim, Misto’nun daha karanlık bir ambiyansı var. Cafe Freuze’nin o gün güzel bir fotoğrafını çekememiştik, daha sonra bu fotoğrafı çekmek için yolunu uzatan sevgili arkadaşım Semoş’a buradan teşekkür..
Ruhu olan yerlerde ikinci durağımız akşam yemeği öncesi gittiğimiz Balat Atatürk Kent Ormanı yakınlarındaki Blooming Brothers Coffee Co. Balat Atatürk Kent Ormanı’na gitmeden önce Semiha ile telefon konuşmalarımızda ormandan bahsettiğinde Kemerburgaz Kent Ormanı, Belgrad Ormanı gibi büyük ağaçlar ve kocaman bir yer canlandırıyordum kafamda. Zira burada konserler, tiyatrolar da oluyor ama gel gör ki bizim Fethipaşa Korusu bile daha büyük Balat Ormanı’ndan. Hayallerimde buralar daha güzeldi, gerçeğini hiç görmese miydim?
Blooming Brothers’a dönecek olursak bu şubesine arkadaşım da ilk defa geliyor. İçerisi adeta sanat galerisi, vintage eşyalar var bir tarafta, diğer taraftan da serseri bir ruha sahip. Bunların hepsi bir arada nasıl oluyor diyorsanız şaşırtıcı ama olabiliyormuş. Alanı da çok geniş olduğundan sıkışık ya da karmakarışık hissettirmeden hepsinin olmasına olanak tanımış. Servis biraz yavaş olsa da burada da keyifli vakit geçiriyoruz.
Akşam yemeği için durağımız Balat’ın şık İtalyan’ı Pronto. Avlu içerisinde yer alan Pronto oldukça kalabalık, haftasonu geliyorsanız rezervasyon şart. Yemekler için wow olmasam da lezzetli, pizza porsiyonu bence biraz küçük. Akşamın ilerleyen saatlerinde DJ oluyor ama kimse havaya girip de oynamadı. Bar tarafı daha hareketli olabiliyormuş bu anlamda, aklınızda olsun. Pronto civarında Ergin Concept AVM içerisinde Big Chefs, Buselik, Kitchenette gibi tanıdık yerler de var.
Ertesi gün kahve için duraklarımızdan biri merkez tarafında olan Bursa Kitap Evi Otel. Buraya gelmek için yokuşlar ve merdivenler çıkıldı, nerdeyiz Lizbon’da mı Bursa’da mı denildi yılgınlıkla?:)) Lizbon’a henüz gitmeyenler için dipnot; Lizbon’da yürüyerek gezmek diye bir şey yoktur, merdiven ve yokuş çıkarak gezmek vardır.
Otelin kendisi de arka bahçesi de çok hoş olduğundan merdivenleri çıkmaya değdi diyebilirim. Akşam yemeği için de çok şık olduğunu söylüyor arkadaşım, tahmin edebiliyorum. Bence Bursa’da romantik bir haftasonu kaçamağı için otel olarak da tercih edilebilir. Bahçede camekan içinde bir alanı ve açık alan mevcut. Bizim şansımıza etraftaki bacadan çıkan dumanlardan dışarıda hoş olmayan bir koku vardı, biz de camekan alanda oturduk.
Öğleden sonra ikinci ziyaret ettiğimiz mekansa Pervane. Pervane’nin içi vintage formda düzenlenmiş diyebiliriz. Arka taraftaki terası yaz dönemi daha güzel düzenleniyormuş. Biz yine de terasta oturduk, Bursa manzaralı; Bursa’nın harika bir manzarası (!) olduğundan:) Çay içtik, demlikleri tatlıştı. Yemek, kahvaltı, tatlı alternatifleri de mevcut. Bence siz yine de tam tadını alabilmek için yazın gelin ya da kalabalık grup gelip içerideki büyük masada oturun derim.
Bursa’nın Yöresel Lezzetleri Nerelerde Yenir?
İlk gün aslında kazandibi için FSM Bulvarı’ndaki Geye‘ye gittik ki ben Bursa’ya ilk gidişimde merkezde sahlep içip bayılmıştım. Kazandibi hayranı bir insan olmadığım için ömrümde çok az yediğim bir tatlı ve kıyaslayabileceğim bir lezzet değil. Kazandibimi yerken değişik bir tatlıya gözüm takılıyor vitrinde, İstanbul’da hiç görmediğim bir tatlı. Adı Bağdat hurmasıymış, küçük küçük kahverengi üstünde hindistan cevizi serpilmiş tatlılar. Denemek istersen bir tane de alabiliyorsun deyince arkadaşım hemen denedim tabi. Lezzetli, revaniye benzettiğim ama daha hafif bir tatlı oldu. Çarşı içinde sokaklarda arabada da satılırmış, özellikle Ramazan’da çok yerdik küçükken diye belirtti arkadaşım. Bence gün yapanlar kahve yanına ikram için de alıyordur.
Bağdat hurması tadarken arkadaşım video’ya alınca yorumlarımla birlikte Instagram’da paylaşıp “bi Vedat Milor bi ben, başka gurme kim kaldı ki” diye yazıyorum. Aradan 1 saat geçiyor geçmiyor, biz Balat tarafına geçiyoruz. Yürürken arkadaşım Cemre şurada oturan Vedat Milor değil mi diyor. Biz şok! Gidip konuşalım diyoruz biraz çekinerek ama Vedat Bey de şaşırıyor ne diyeceğini bilemiyor. Çok uzatmadan hoş geldiniz Bursa’ya temalı konuşmamızla şaşkın şekilde uzaklaşıyoruz. O günü hatırasını da paylaşamadan ayrılmamız biraz içimizi burkuyor.
Bursa’nın bir diğer yöresel lezzeti Tahanlı. Benim gibi bir tahin sever için Bursa’ya kaç kez gitmiş olup bu lezzeti hiç denenemiş olmam nasıl mümkün olur? Teşekkürler Bursalı arkadaşlarım:) Neyse bu sefer sabah kahvaltımız için öncelikle arkadaşımın tercihiyle Tarihi Taş Fırın‘a gidiyoruz. Giderken de tramvay kullanıyoruz, adeta Bursa’da değil Lizbon’dayız dedirten anlardan ilki burada aslında: çiniler; merdivenleri ve yokuşları zaten daha önceki paragraflarda okudunuz. Kardeş şehir olarak Saraybosna yerine Porto ya da Lizbon daha uygun olurmuş sanki.
Tarihi Taş Fırın önünde uzunca bir sıra ama çabuk ilerliyor. Tahanlı haricinde bir sürü tuzlu seçenek de var. Ürünlerinizi alıp yandaki çay ocaklarına oturabiliyorsunuz, hatta çay ocaklarında da reçel, zeytin, peynir gibi ürünler de satılıyor. Arkadaşım kıymalı kol böreği, bense bir simit alıyorum ama tabiki masanın starı tahanlı. Tahanlıyı yemek biraz zorlu, ortası çok akışkan, elle yenmiyor. Keşke fazladan çay kaşığı isteseydik diye düşünüyoruz. Sonradan bir gönderide simit banarak yediklerini gördüm, kesinlikle çok mantıklı. Tadı lezzetli, çok tatlı da değil, hamurun kalınlığı da güzel ama bir tanesi tek kişi için bayıcı olur bence. Biz bölüşerek çok yerinde bir karar vermişiz. Abdal da hemen Taş Fırın yanında yine ismi çokça duyulan yerlerden ama Bursalı arkadaşım Taş Fırın’ın tahanlısını daha başarılı bulduğundan biz orada denedik.
Ardından Türk kahvesinin başka bir versiyonu olan kendine özel pişirme yöntemi ve 13 bitki karışımı ile hazırlanan Fidan Han içindeki Baycan Bey’in Meşhur Kahvesi‘ne gidiyoruz. Kahvenin üstünde adeta bir sufle tabakası gibi telve tabakası var. Ben çok telveli Türk kahvesi de sevmediğim için bana çok hitap etmedi ama kahve yanında Bağdat hurması, nar şerbeti ve su vermeleri hoş bir sunum olmuş. Ayrıca Fidan Han, Koza Han kadar kalabalık olmadığından kuş sesleri ve ortamın huzurunun keyfini çıkartmak çok daha mümkün. Baycan Bey Kahvesi’nin sahipleri de hayvanseverler.
Günün ilerleyen saatlerinde Pervane yakınlarında olan İnanç Fırın’a da uğrayıp bir de orada tahanlı yiyoruz. İnanç fırın çok küçük, önünde sadece birkaç masa var. Birkaç dükkan ötede daha kafemsi bir yer açmışlar ama fırın dokusuna hiç uygun olmamış orası da. Burada tahanlı Taş Fırın’da yediğimizden çok farklı, hem hamuru tat olarak daha belirgin hem de üstündeki tahin daha katı. Bence Taş Fırın’ınki çok daha lezzetli. Bir de İnanç Fırın çalışma koşullarını pek hijyenik bulamadım.
Eveeet gelelim günün son ve beklenen yemeğine; İskender! Uludağ Kebapçısı Cemal Cemil Usta arkadaşımın favorisi. Tasteatlas’da da dünyanın 100 ikonik restoranı arasına girmiş 23-24 listesinde, hatta 46. sırada. Asın bayrakları asın:) Küçük bir dükkan ama neyseki yiyen kalkıyor ve çabuk sıra geliyor. Dükkanın duvarları ünlülerin fotoğrafları ile dolu. Çalışan mı sahiplerinden mi bilmediğim bir amca vardı, sağolsun çok güleryüzlü ve yardımseverdi; şarjım azalmışken ne yapsam diye bakınıyordum isterseniz içeride takabilirim diye kendisi teklif etti. Bence bir yeri güzel yapan sadece lezzetleri değil, hizmet kalitesi de.
Çok açız ama neyseki İskender çabuk geliyor, yanında turşu da ikram. Döner eti lezzetli, ekmekleri kuru değil ama ben sosunda tereyağ ağırlıklı olmasından ziyade lezzetli bir domates sosu yoğunluğunu da seviyorum. Ekmekler o sosla daha güzel ıslanıyor bence. Neyse öylesi de bir dahaki ziyaretimize olsun.
Bu arada Vietnam turumuzda tanıştığımız Bursalı bir doktor aile Hacı Hasan Oğulları’nda harem güzeli tatlısını çok sevdiğini söylemişti. Hem Nilüfer tarafında hem de iskender kebapçıya yakın şubesine sorduk ancak sadece istek üzerine yapıldığını söylediler. Demek ki artık tercih edilmiyor, e tabi biz bu öneriyi nerdeyse 5 sene önce almıştık. Araya girenler… Hayat siz planlar yaparken başınıza gelenlerdir. Sonuç tatlıcı bir insan olarak bu tatlıyı deneyemedim, Karaköy Güllüoğlu’na yoluma düşürmek için bir bahane daha:))