Belfast’ta Gezilecek Yerler

belfast

Belfast İskoçya-İrlanda turumuz sırasında beni şaşırtan yerlerden biri oldu; ama güzelliğiyle değil tarihiyle. Protestan & Katolikler arasında İrlanda’da böyle bir ayrım olduğundan hiç haberi olmayan ben, iki mahalle arası (Shankill Road- Falls Road) geçişlerin Pazar günleri ve akşamları kapatıldığı bir bölgeyi ziyaret edince elbette bir şaşkınlık yaşadım. Haritanın bu bölgesinde tarihin tozlu sayfalarına karışmış olduğunu düşündüğüm iç savaşlar tarih olarak değil de taptaze karşıma çıkınca yanlış mı anladım acaba diye etrafıma bakınırken buldum kendimi.

Shankill & Falls Road

Yanlış anlamamıştım, bu iki mahalle arasındaki olayların durulması henüz çok yeniydi. Yaralarını yeni yeni saran gruplar biraz da politik kuklalık sebebiyle ayrı tutuluyordu. Belfast İrlanda’nın ekonomik anlamda da en gelişmemiş yerlerinden biri; diğer iç savaş bölgelerinde olduğu gibi. Keza bunu insanların havasından da seziyorsunuz, profiller ve şehrin havası burada değişiyor. Hatta gezinirken biraz tedirgin bile hissettiğiniz zamanlar olmuyor değil.

Bu iki mahalle arasındaki çok uzun yıllar süren anlaşmazlık aslında İngiltere’ye bağlı kalmak isteyen ve bağımsızlığını kazanmak isteyen gruplar arasındaki anlaşmazlığın bir parçası. Kuzey İrlanda’nın İrlanda Cumhuriyeti’nden ayrılmasıyla 1920’lere dayanan ve 1960’larda yerini şiddete bırakarak “Troubles” adını alan bir anlaşmazlık. Elbette 30 yıllık hatta daha fazla süren bu anlaşmazlık ve iç savaşı bu yazıya sığdırmak mümkün değil ama hatırımda kalanlarla kısaca bahsetmeden geçmek istemem. Protestanlar Birleşik Krallığın bir parçası olarak kalmak isterken, milliyetçi Katolikler İrlanda Cumhuriyeti’ne bağlı kalmak istediğinde iç savaş çıkıyor. Shankill Road Protestanların yaşadığı, Falls Road ise Katoliklerin yaşadığı mahalle. Bu süreçte, en çok şiddet bu mahallelerde yaşanıyor. Bombalamalardan tutun da adam kaçırıp öldürmelere kadar birçok kayıp veriliyor. Binlerce kişi ölürken 50000’den fazla kişi de yaralanıyor. Sonrasında İngiliz askerleri devreye giriyor ancak IRA (İrlanda Cumhuriyet Ordusu) ile girdikleri çatışmalarda şiddet artarak devam ediyor. Uzun ve zorlu bu süreç sonunda sonunda bu savaşın kazanan tarafı olmayacağı anlaşılıyor ve IRA ateşkes ilan ediyor. 1996’da başlayan partiler arası konuşmalar 1998 yılında Good Friday Agreement anlaşmasıyla son buluyor ve iki tarafın da temsilcilerinin bulunduğu yeni bir hükümet kuruluyor. Anlaşma yürürlüğe girse de çatışmanın tam anlamıyla son bulması 2007’ye dayanıyor. 2007’de İngiliz ordusu resmi olarak buradaki operasyonlarına son veriyor. Dolayısıyla çatışmanın izleri bu kentte hala yaşıyor ya da yaşatılıyor.

belfast mural

Yine de bu iki mahalle üstündeki “Peace Wall”da yer alan murallar sayesinde şehrin en renkli bölümü burası. Barışa dair sözlerden Good Friday Agreement’a birçok şey var duvarlarda; bir şehrin tarihi…

belfast mural

Sokaklardan birinde de çocuk resimleriyle “Düş” kelimesinin Türkçe ve daha birçok dilde çevrilmiş hali yazan bir murala rastladık ama maalesef sokağın ismini hatırlayamıyorum. Sizin de Belfast’a yolunuz düşerse ve bu sokağa rastlarsanız lütfen bana da sokağın ismini yazın:)

Lagan Nehri Kıyısı

Gelelim Belfast’ı bir turist gözüyle gezmeye. Belfast içinden su geçen şehirlerden, bu da bence durumunu kurtarıyor. Lagan Nehri kıyısında sanatsal çalışmalar da var, nehir kıyısındaki kısa ve keyifli bir yürüyüş yapabilirsiniz.

Şehrin merkezindeki Queens Üniversitesi de şehre ayrı bir hava katmıyor değil, buralarda üniversitelere girerken kimlik sorulmadığından içine girip arka bahçesini de görebilirsiniz. Yine de şehrin güneşsiz günlerde kasvetli diyebileceğim bir hali var. Erken saatlerde kapanan mağazalar ve sokaklardan çekilen insanlar şehrin canlılığını silip süpürüyor.

Queens University Belfast

Şehirdeki dikkat çeken mekan ise Crown Bar. Her gece dolup taşan bu mekan cin tonikleriyle ünlü. Cin tonik kültürüne hakim olmayan biri olarak gidip çeşitlerini sorduğumda barın arkasındaki kadın, hangi birini sayayım dercesine yüzümüze bakınca meyveli bir tat olsun deyip seçenekleri daralttık. Mekanın içi de dışı da hoş. Loca gibi olan oturma yerlerinin havası çok ayrı ama yer bulmak pek mümkün değil. Biz bar kısmında taburelerde yer bulduğumuza sevindik, üstelik saat henüz 8 civarıydı. Gecenin ilerleyen saatlerinde daha da kalabalıklaşan mekanı hayal edemiyorum.

Şehir merkezinin biraz uzağında ise gemiyi andıran dış mimarisiyle Titanic Müzesi yer alıyor. Titanic yazısı önünde fotoğraf çektirebilir, hediyelik eşya bölümünü ziyaret edebilirsiniz. Müzenin içini gezmek ise ücretli. Titanic’e dair birçok hikayeye de burada rastlamak mümkün. Gemi batarken çalan müzisyenlerin gerçekliğinden, buzdağını gören adama ilk söylediğinde inansalardı kurtulmuş olacaklarına dair birçok bilgi yer alıyor. Rehberimizin anlattığı bilgilerden biri de belki bazılarınızın internette rastlamış olabileceği ama benim ilk kez duyduğum; Titanic’den 14 yıl önce yazılan “Titan Kazası” romanının batmaz diye yapılan bir geminin batmasıyla sonuçlanan hikayesini anlatmasıydı. Bu bir kehanet mi yoksa tesadüf mü diye düşünüyor insan.

titanic museum belfast

Belfast’ta Ibis Otel’de konakladık, şehrin merkezinde olması en büyük artısıydı diyebilirim. Otele gittiğimizde kurt gibi aç olduğumuzdan yemeğimizi de burada yedik, pizza ve soğan halkaları fena değildi.

Belfast ile ilgili son bir bilgi ise İskoçya’dan İrlanda’ya geçeceklere gelsin. Stena Line feribotunu gördükten sonra Türkiye’deki feribotlara ancak minibot denebilir. Stena Line 10 katlı,her katında restoran, kafe vb seçeneklerle adeta cruise gemilerini andıran bir feribottu. Yalnız feribota biner binmez hangi katta oturacağınıza karar verirken bizim gibi cam kenarındaki yerleri kaptırmayın:)