Auschwitz Gezi Rehberi

Tren biletlerini makineden alıyoruz, yarım saatlik hızlı tren yerine uygun fiyatlı olan yaklaşık 1 saat süreni tercih ettik. Tren istasyonundan toplama kamp alanına yürüyelim dedik, tam çok yaklaşmışken bir dolu bastırdı ki sormayın. Neyseki bir durak altına sığındık. Bu arada toplama kampı olarak iki yer var. İlk önce Memorial and Museum Auschwitz-Birkenau’a (Auschwitz I) gittik ve ücretsiz sandığımız bu yere gelin görün ki bir gün önceden rezervasyon yaptırmazsak sadece rehberli tur seçeneği olduğunu öğrendik. Rehberli turlar da 2000 lira civarı:) Tabi o kadar gelmişken geri dönmek olmayacaktı, düşündük taşındık paraya kıydık.

2010 yılında Dachau’yu ziyaret etmiştik, ücretsiz bir şekilde elimizi kolumuzu sallayarak gezdiğimiz bu toplama kampı oldukça hüzünlüydü. Auschwitz ise buraya göre oldukça gelişmişti ve rehberli gezince daha da hüzünlü bir hal aldı. Polonya’da göçmenlerin de toprak alma hakkı olduğundan Yahudi topluluğu oldukça fazlaymış ve tren yolları da iyi bir bağlantı sağladığından Hitler buranın büyütülerek 2. bir toplama kampı yapılmasını istemiş. Tabi sadece Yahudiler değil, çingeneler, Polonyalı entelektüeller ve Sovyet askerleri de buraya getirilmiş. Ghetto duvarlarla çevrilip yaşam şartları çok kötü hale getirildiğinden burayı bir kurtuluş olarak görmüş Yahudiler. Çalışırsanız özgürlüğünüze kavuşma şansınız olmasına inandıkları için aslında giderken seviniyorlarmış. Aslında burada zaten sakinlik hakim sürsün istediklerinden hiç kaosa yol açmayacak şekilde hükümlülerin birbirini kontrol ettiği bir mekanizma yaratarak ilerlemişler.

Auschwitz I’in kapısından girerken çoğu toplama kampında olduğu gibi “Arbeit Macht Frei” yazan bir kapı sizi karşılıyor, yani çalışmak özgürleştirir. Bu sözüilk gittiğim kampta bu kadar düşünmedim sanırım ama bugün de satılan bir söz değil mi zaten? Köle gibi çalıştırıldığımız sistemlere bizi mahkum eden…Koşullar farklı olsa da değişen çok bir şey yok.

İçeriye girdiğinde kırmızı tuğlalı binalarla çevrili koridorlara adım atıyorsunuz. Bu binalar, zamanında mahkumların kaldığı koğuşlar, idari ofisler, işkence odaları ve mahkemeler olarak kullanılmış.

Blok 4–5–6’ta sergilenenler çok çarpıcı, buralara girişte çıkışta her bir grubun geçmesini bekliyor rehberler. Zira koridorlar, odalar oldukça dar ve küçük. Bu bloklarda kurbanlara ait ayakkabılar, gözlükler, valizler, hatta saçları görüyoruz. Valizlerini sonra vereceklerini söyleyip kenara ayırıyorlar, o yüzden üstüne isim yazanlar var karışmasın diye. Saçlar da satılıyormuş. Aslında zaten satılabilecek her şeyi değerlendirmeye çalışıyorlar.

Kamplar genelinde yemek kalorileri de 6 ay sonra ölmelerini sağlayacak şekilde ayarlanıyormuş, 6 ay köle gibi çalıştırıldıktan sonra zaten kendi kendilerine ölüyorlarmış.

Blok 11 ise Ölüm bloğu olarak biliniyor. Hücreler, ayakta durma cezaları, karanlık odalar ve İnfaz Duvarı. Gaz odası ve krematoryum da gezilebiliyor. Auschwitz’te gaz odalarında kullanılan madde, Zyklon B adı verilen siyanürlü bir kimyasal. Gaz odaları, bu gazın hızla etkili olduğu ve kurbanları birkaç dakika içinde öldürdüğü özel olarak izole edilmiş alanlar. Bir süre sonra burada yaşayan askerler yanık kokusu, saç ve et kokusu, sürekli kül dumanı nedeniyle mide bulantısı, baş ağrısı gibi etkiler yaşadığı rapor edilmiş.

Bir de çocuk fotoğraflarının olduğu oda var ki yüreğiniz şimdiye kadar sıkışmamış gibi parçalanıyor. İkizler üzerinde deney yapn Uncle Josef diye bilinen bir doktor var. Deneylerin amacı genetik olarka mükemmel Nazi ırkının devam ettirilmesine katkıda bulunmak. Çocuklara o kadar iyi davranıyormuş ki kurtulan çocuklar sonradan Ölüm Meleği olarak anılmasına çok şaşırmışlar. Hatta bu çocukların anısına birbirine sarılmış ikiz çocuğun olduğu bir heykel de yapılmış. Gerçekliğin ağırlığı öylesine çarpıcıydı ki, bunu yalnızca bir sanat eseri olarak görmek mümkün olmuyor, aynı zamanda bir insanlık utancının bir göstergesi.

Mengele’nin deneklerinden biri olan Eva Mozes Kor, deneylerden kurtulmuş ve yıllar sonra affetmeyi seçmiş önemli bir figürdür. Eva, kardeşi Miriam’la birlikte kurtulmuş ama yıllarca sağlık sorunları yaşamış. Daha sonra bir vakıf kurarak bu travmanın gelecek nesillere anlatılmasını sağlamış. Hatta rehberimiz de vefatından önce kendisiyle tanışmış.

Auschwitz II olarak geçen diğer kampa ise ilk gittiğiniz kamp içinden kalkan otobüsle ulaşabiliyorsunuz. Burası çok daha büyük ve boşluk hissi yaratan bir alan. Sizi ilk ana giriş kapısı ve raylar karşılıyor. Sonrasında tek tip gözüken barakalar. Barakaların içini ziyaret ettiğinizde ise asıl bahşeti görüyorsunuz. Tek bir tahta ranza, bazen 8–10 kişi için kullanılmış ve insanlar bazen kemikleri kırılarak ölmüş. Tuvaletlerin olduğu bölüme ise gardiyanlar bile girmiyormuş, hatat bu yüzden bilgi alışverişinin yapıldığı kısım haline gelmiş. Burada çalışanlar ve hükümlüler genellikle pislikten sağlık sorunları yaşıyormuş. Çalışanlardan kurtulanlar içinse gardiyanlar gelmediği için çalışması yine de en kolay yerdi diyorlarmış. Kışın buz gibi -25 derecede incecik kıyafetler giyiyorlarmış, çünkü tasarruf önemli.

Bu kampta Naziler, Sovyet ordusunun yaklaşmakta olduğunu fark ettiklerinde, suçlarını örtbas etmek amacıyla delilleri yok etmeye çalışıp çoğu şeyi yakmışlar. Gaz odaları ve krematoryumlar havaya uçuruldu veya ateşe verilmiş. Barakaların bir kısmı yakılmış. Tıbbi deneylerle ilgili belgeler, kayıtlar yakıldı veya imha edilmiş. Bunlar yakılmış olsa da harabeleri hala duruyor. Bu yok etme girişimi aslında aynı zamanda şunu da gösteriyor, Naziler ne yaptıklarının suç olduğunu biliyorlardı. Bilinmeyecek bir şey yok ortada zaten.

Kampa giderken ruh halinizin sağlam olduğu bir gün seçin derim, zira her halukarda zor.

Krakow yazılarım için buraya tıklayabilirsiniz.