Alcala hem üniversite şehri hem de turistik bir şehir olduğundan burada hem hepimizin bildiği hamburger, pizza gibi seçenekler hem de İspanya’nın klasik tapaslarını bulabilirsiniz.
Ben gitmeden önce birkaç yer işaretlemiştim ancak tabiki İspanya’daki yemek saatleri ile benim karnımın acıkma saatleri farklı olduğundan hepsinin açılma saatine denk getiremedim. Üniversite ziyaretim sırasında tanıştığım meslektaşımın önerilerinden de bazılarını ziyaret etme fırsatım oldu. Bir de şansıma hava soğuk olduğundan çok uzaklara gitmek de istemedim. Neyseki kafe ve restoranlar genellikle Calle Mayor üstünde yer alıyor. Cervantes Meydanı ve San Diego Meydanı civarında da seçenekler mevcut.
Alcala’da Gidilebilecek Kafeler
İlk gün kahve için tercihim Cafe Deleitte. Kafe dışardan bakınca oldukça şık duruyor. Kafelerde yulaf sütü olmasına yurtdışında o kadar alıştım ki olmadığını öğrenince kendimi ilk günden küçük bir şehirde hissettim. Cappuccino’su çok lezzetli olmasa da buraya tatlı için gelen yerlileri var gözlemlediğim kadarıyla.
İkinci gün kahvaltı için Manolo Bakes‘e gidiyorum. Sandviç çeşitleri fazlaca olsa da et ya da tavuksuz bir sandviç bulmak çok zor. Ben tavuklu bir sandviçini tercih ediyorum ancak özellikle etli seçeneklerde içi güzel ısınmayınca ne kadar lezzetli olursa olsun maalesef mutlu eden bir kahvaltı olmuyor. Ayrıca fiyatları da biraz daha yüksek gibi.
Monolo Bakes’den sonra kahve için öğrencilerin de tercih ettiğini gözüme kestirdiğim yeni nesil kahvecilerden San Diego Coffee Co. Bedel‘i tercih ediyorum. Küçük bir kafe olmasına rağmen içinde oturacak yerleri var, ayrıca genç bir baristası da olduğundan İngilizce konusunda sıkıntı yaşamayacağınız bir yer. Kahvesi bana biraz sert geliyor.
Bugün ikinci kahvem de iş ziyareti için gittiğim Alcala Üniversitesi’nin hemen girişteki kafeteryasında. Buluştuğum kişiler kahvelerinin sert olduğunu en baştan söylüyorlar ama yine de gün sonunda espresso içerken buluyorum kendimi. Neyseki sert ama acı değil. Sorun olmadığını söyleyince Türk kahvesi sertliğine alışmış biri için espresso’nun sertliği ne kadar olabilir ki diye düşünüyorlar. Kafeinsiz kahve seçeneği de mevcut. Ayrıca kafeteryanın duvarları camekan olduğundan üniversitenin yeşil avlusuna bakarak oturmak da keyifli.
Üçüncü gün kahvaltı – kahve tercihim İspanya’nın farklı yerlerinde de olan Granier‘de. Burası her sabah oldukça kalabalık, dikkatimi çekmişti. Keza içeri girince anlıyorsunuz ki lezzetli ve farklı seçenekleri uygun fiyatlarda sunuyor. Ben klasik kahvaltı seçeneğim olan kruvasan kahve hayal ederken İspanyolca yanlış anlaşıp klasik kruvasan yerine hafif şekerli ortadan ikiye bölünmüş yanında tereyağ reçelle verilen bir kruvasan alıyorum. Neyseki çok tatlı olmadığından tereyağı ile sıcak sıcak hiç fena gitmiyor. Kahvesi ise sıradan.
Yine aynı günün akşamında bana churros için önerilen yerlerden Churreria Chocolateria Metropoli’de churros deniyorum. Buradaki churros hamuru klasik ince olan hamurlardan ve en güzeli de nerdeyse hiç tatlı değil. İstediğiniz sayıda alabiliyorsunuz. Yanında çikolatayla lezzetli bir tercih oldu.
Aynı akşam biraz oturup bir şeyler içmek istediğimde birkaç gündür gözüme kestirdiğim otelimin hemen yanındaki Anexo Cafe-Bistro‘ya gidiyorum. Burası meğersem bir hostelin barıymış ancak tercih edenlerin gençler olduğunu sanmayın; aileler, çiftler hatta turist grupları da hem yemek hem kahve hem de içki için geliyor. Ben burada Aperol Spritz alıyorum, yanında hem çerez hem de cips geliyor, oh keyfim yerine geldi. Biraz karşımdaki kalabalık aile ve yan masadaki çiftleri gözlemliyorum. Sonra turist bir grup gelince biraz gürültülü oluyor, neyseki içkimi bitirdiğimden hemen kalkıyorum. Buranın hem iç bölümde hem de San Diego Meydanı’nın tadını çıkarmalık dışarda masaları var. Ben hava soğuk olduğundan içeriyi tercih ettim ama hava iyiyse bence kesinlikle dışarda oturmanızı tavsiye ederim.
Son gün kahvaltı tercihim ilk defa bu sene Barcelona’da denediğim Santa Gloria Cafe. Burada ay çekirdekli kruvasan ve kahveyle sonunda klasik kahvaltıma kavuşuyorum. İçi genişce, çok kalabalık da değil ama Barcelona’daki mozzerallı sandviçten olmamasına bir tık üzüldüm.
Bir de kafe kategorisinde olmasa da buraya özgü tatlılardan birini denemek için Calle Mayor üzerindeki küçük pastanelerden biri olan Levaduramadre‘ye uğruyorum. Tatlının adı Rosquillas de Alcala. Üstü sarı bir donuk kremayla kaplı donut şeklinde ama daha ufak bir tatlı. Benim için biraz fazla tatlı, çok sevdiğim bir türde de değil ama yöresel bir tatlı olunca şans vermeden edemedim.
Alcala’da Gidilebilecek Restoranlar
İlk gün vardığımda hafiften açım ancak işaretlediğim hiçbir yer henüz açılmamış olduğundan Sabores Express‘e giriyorum. İçerisi harika kokuyor ve binbir çeşit empanada var. Seçmek zor olunca çalışana favorisini soruyorum, her hafta değiştiğini ama bu haftaki favorisinin cheeseburger empanada olduğunu söylüyor. İlk defa duyuyorum cheeseburger içli empanada, tam bir Amerika özentisi empanada 🙂 Yine de hem ondan hem de klasik versiyonlarından olan peynir-soğanlıdan alıyorum. İkisi de gerçekten lezzetli ya da ben çok açım.
Gün sonunda ise tercihim puanı da yüksek olan Frankie Burgers. Alcala’nın en iyisi olduğunu iddia ediyor. Super Frankie Cheese Burgeri de İspanya’nın en iyi üçüncü burgeriymiş. Ben değişik bir tat isteyip Guatemala soslu alıyorum. Burger fena değil ama Zula’nın burgerleri nerede buranınkiler nerede… Zula İspanya’da açsa demek ki sıralar alt üst. Bir de mekandayken bir kadınla bir erkek arasında olaylı bir duruma şahit oluyorum. Kadın İspanyolca ben şimdi taksi istiyorum, şuan falan diye bağırıyor, adam pek takmıyor. Sonra kadın gidip yine geliyor. Bu arada adam hızlıca hamburgerini bitirip neredeyse kaçıyor, kadın şok. Çalışanlar da tabi. Ne olduğunu anlayamadık ama:(
İkinci gün tavsiye üzerine Bar Indalo‘da tapas yiyorum. Bir tapas alırsanız içki bedavaya geliyor. Yani her tapasla yeni içki alabilirsiniz. Ben tintodeverano ve kalamar sandviç alıyorum. Kalamar sandviç ufak ama lezzetli. Birçok yerli de burayı tercih ediyor.
Kalamar sandviç bir süre beni tutsa da tekrar acıkınca Sabora Pizza‘da dilim pizza alıyorum. Pizzaları hem çeşitli hem lezzetli. İçerde oturmak için masası sadece 2 adet.
Son gün ise Alcala Üniversitesi kafeteryasının restoran bölümünde meslektaşlarım tam bir öğün ısmarlıyorlar. Yeşil mercimek çorbasıyla başlayıp İspanya’ya özgü değişik bir balık tarifine, krem karamel sevmeyen biri olarak niye bunu söyledim dediğim Flan tatlısına kadar aşırı İspanyol bir menü yiyorum.
Gitmesem de aklımda kalan yerlerden biri Imperial Craft Beer oluyor, burası craft biralarıyla ünlü ve hamburgerleri de genelde beğenilmiş. Cervantes Meydanı’nda yer alan Restaurante Casino fine dining için önerilen yerlerinden, içi oldukça şık duruyor ama tek başıma bu boyutta bir fine dining deneyimi ilgimi çekmediğinden gitmedim. Bresca da aynı şekilde dikkat çeken fine dining yerlerinden, İtalyan ağırlıklı bir menüsü varmış, iç tasarımı ve dış görünüşü oldukça şık. Calle Mayor’da yer alan Restaurante La Rollie de yine yerlileri tarafından önerilen yerlerdendi.
Yemek için Calle Mayor’dan ara sokaklara da dalmayı ihmal etmeyin derim, benim çok farklı yerler ilgimi çekti. Bir kısmına bazen saatleri uymadığından bazen de içeriklerinden emin olamadığımdan gidemedim ama keyifli mekanlar gördüm.
Alcala’da Gezi Rehberi’mi de okumak isterseniz bu linke tıklayabilirsiniz.