Split’e ilk gidişimdi. Ne bekliyordum bilmiyorum ama sanırım Kotor- Dubrovnik tarzı bir beklentideydim, beklentim de hemen hemen doğru çıktı. Dubrovnik kadar kalabalık nerdeyse ama o kadar pahalı değil neyseki. Hatta yaz tatillerimi bundan sonra Split’te mi geçirsem diyorum, keza daha uyguna gelebilir Türkiye’de tatil yapmaktan. Yemeklerinden zaten hiç bahsetmeyeyim, ba-yıl-dım! Yemek tavsiyelerim için Split’te En iyi Restoranlar ve Kafeleri yazdığım yazılarıma buyrunuz, pişman olmazsınız:)
Split Havalimanı – Merkez Ulaşım
Biz tam olarak merkeze değil de Radisson’a geçeceğimizden indi bindi yapmak yerine taksiyle geçmeyi tercih ettik ancak havabus gibi bir otobüsleri de mevcut Split merkezdeki otobüs terminaline gidiyor. Oradan da Old Town çok yakın zaten. Dönüşte de merkezden taksiyle havalimanına geçtik, havalimanı küçük olduğundan sadece açık otoparkına kadar gidebiliyorlar, oradan 5 dakika yürüyerek ulaşıyorsunuz.
Split’te Konaklama
Split’te deniz seçeneğinden hiç faydalanmayacaksanız Eski Şehir’de kalmak mantıklı. Denizden faydalanacaksanız merkezdeki kumsal yerine merkeze arabayla 5-10 dakika mesafedeki otelleri düşünebilirsiniz. Biz her iki seçenekte de konakladık.
Eski Şehir’de Priska Luxury Rooms ‘u tercih ettik, fiyat olarak oldukça ekonomikti. Tek gece kalacağımızdan artık ne çıkarsa bahtımıza dedik ama lüks dekorasyonu ve temizliğiyle beğendiğimiz bir yer oldu. Sadece sevgili Semoş’um haritasını güncellemediğinden saçma sapan bir yere gittik:) Neyse siz güncellerseniz hiçbir sorun yaşamazsınız, zira benim haritam doğru yeri gösteriyormuş. Merkezde olduğundan gece bazen gürültüler olabilse de sadece bir kez bir sarhoşun bağrışlarına uyandım. Restoran ve kafelere de yakın.
Denizin tadını çıkarmak içinse Radisson Blu‘da kaldık. Tabi sadece denizin değil, harika bir açık büfe kahvaltının, spa’nın ve rahatlığın da tadını çıkardık diyebilirim. Açık büfe kahvaltıda yok yoktu, prosecco bile vardı dersem ne demek istediğim anlaşılır sanıyorum. Restoranın operasyon müdürü Bilal Bey’in de bunda katkısı büyük olsa gerek. Sahil kısmında Mistral Beach ile anlaşmalılar, şezlonglar ücretsiz ama yataklı platform üstü bölüm ücretli. Deniz küçük taşlı, giriş-çıkış ayakkabısız zorluyor ama platformlu alandan da giriş yapabilirsiniz. Mistral Beach’de gün boyu yiyecek-içecek servisi var, ücretli olarak bundan da faydalanabiliyorsunuz. Merkeze 10 dakikadan az sürede taksiyle 5 Euro gibi fiyatlara gittik, oldukça uygundu. Ayrıca otelin de belli saatlerde merkeze ücretsiz servisi var.
Split’te Gezilecek Yerler
Split Riva
Split’in sahil boyuna verdikleri isim. Restoranlar sıra sıra dizilmiş olsa da deniz kenarı yürüyüş yolu ve banklara bırakılmış. Özellikle gün batımında bu alan çok keyifli oluyor. Biz uzunca yürüdük ve yolun bir noktasında Olimpiyatlar’da derece yapan Hırvat sporcuların isimleri ve hangi tarihlerde neredeki olimpiyatlarda derece yaptıkları yazmaya başlıyor yerde. Gün batımında güzel fotoğraflar da veriyor ama öğlen sıcağında tavsiye edeceğim bir aktivite değil.
Diocletianus Sarayı
Bu saray en turistik noktası diyebiliriz ama saray dediysem içeri girip büyülendiğiniz Dolmabahçe Sarayı gibi bir şey hayal etmeyin, daha çok Efes Harabelerini andıran bir saray, şehirle iç içe geçmiş diyebiliriz. Keza şehre girmeniz saraya girmeniz demek. Diocletianus burayı tahttan feragat ettikten sonra kendisi için yaptırsa da 7. yüzyılda halk gelip yerleşmeye başlamış.
Diocletianus hakkında ilginç bir bilgi ise, Diocletianus Hristiyanları acımasızca zulmeden bir imparator olarak bilinirken, mozolesi Hristiyan bir kiliseye (Aziz Dominus Katedrali) çevrilmiştir. Diocletianus Sarayı’nın bodrum katları, popüler televizyon dizisi Game of Thrones’un bazı bölümlerinde kullanıldığı için ayrıca popüler. Bu antik bodrumlar, Daenerys Targaryen’in ejderhalarını tutsak ettiği yer olarak gösterilmiştir.
Split Güzel Sanatlar Müzesi
Avrupa kentlerinde müzelere kıyasla oldukça küçük bir müze. Kalıcı ve süreli koleksiyon için birlikte bilet alabileceğiniz gibi sadece kalıcı koleksiyon için de alabiliyorsunuz. Bence en üst katta kalan, resim ve heykellerden oluşan kalıcı koleksiyonu daha başarılı zaten. Fiyat olarak uygun, çok gününüz varsa ve biraz sıcaktan kaçmayı düşünürseniz tercih edebilirsiniz ama gezmezseniz de çok bir şey kaçırmazsınız.
Marjan Manzara Noktası
Marjan’ın Vidilica yazan noktasına Split manzarası için gittik. Gün batımında oldukça keyifli. Tavsiyem bizim gibi taksiyle çıkıp dönüşte yürüyerek inmeniz. Zira merkezden biraz fazlaca merdiven çıkarak gelmeniz gerekiyor. Bize Boğaz manzarasından sonra çok büyüleyici gelmese de Split’i tepeden görmek de keyifli.
Buradan biraz ilerleyip haritada Cat point yazan kedilerin olduğu noktaya gidelim dedik ancak hiç kedi göremedik şansımıza. Az ileride de Church of St. Nicholas var, çok küçük bir yer ve içeri girilmiyor.
Marjan genel olarak çok büyük bir park, hatta bir noktada kumsalı bile var. Biz tüm parkı yürümedik, doğa yürüyüşlerini sevenler için bir alternatif olabilir.
Gregory of Nin Anıtı
Ayak baş parmağına dokununca şans getirileceğine inanılan heykellerden. Tabi biz de gittik, bu ulvi görevi yerine getirdik, gerisini de evrene bıraktık. Bakalım gerçek olacak mı?
İşin ritüeli bir yana Gregory of Nin’in en önemli özelliği Split’teki dini bir toplantıda, Hırvat Krallığı’nda halkın dini ibadetlerinin Latince yerine kendi dillerinde yapılması gerektiğini savunmasıymış; böylece dini yaşamın halk arasında daha anlaşılır ve yaşanır olacağını düşünüyormuş. Meydandaki devasa heykeli de Hırvat halkı için önemi gösteriyor diyebiliriz sanıyorum.
Nah İşareti Yapan Çeşme
Bunu hiç beklemediğim gibi gitmeden bilmiyordum da. tabi Semoş’cuğum takip ettiği ünlülerden görmüş tabi, kaçmaz. Hırvat halkı, bu işareti düşmanlara karşı bir meydan okuma veya alay etme amacıyla kullanmış. Bu nedenle çeşme, Splitlilerin direniş ve güçlü karakterinin bir sembolü haline gelmiş. Çeşmeden her zaman su akmıyor, su aktığı zamanları yakalamak tamamen tesadüf ama ilginç bir deneyim.
Ulusal Tiyatro Split
Opera, bale, tiyatro oyunları ve konserlerin düzenlendiği bir yer, gece aydınlatmalarıyla bina da oldukça hoş oluyor. Bazen açıkhava da da önünde etkinlik yapıyorlar, biz bitişine denk gelmiştik. Bu yüzden dış mekan etkinlikleri takip etmenizi öneririm.
Game of Thrones Müzesi
Biz içine girmedik ama girişindeki ejderha fotoğrafıyla Semoş Instagram’de gördüğü pozlara istinaden birkaç fotoğraf istedi. Game of Thrones için daha iyi noktaları Dubrovnik yazımda anlatacağım.
Bunlar dışında Eski Şehir sokak ve meydanları çok keyifli. Hediyelik dükkanlar da tatlış ama Türkiye’dekindne çok farklı şeylere rastlamadığımızdan almayı tercih etmedik. Eski bir AVM’si mevcuttu, Benetton’da indirimli parçalar satıyorlardı, peşin ödeme yaparsanız daha fazla indirim olabiliyor; gittiğinizde bunu sormanızı öneririm.