Giethoorn’da Gezilecek Yerler

Amsterdam’dan Giethoorn’a Ulaşım

Amsterdam’dan Giethoorn’a maalesef direkt ulaşım yok, tren + otobüs yapmak gerekiyor. Tren ve otobüs fiyatlarına baktığımda Getyourguide’dan Amsterdam’dan direkt götüren ve serbest zamanı bol bir tura katılmak daha mantıklı geldi. Amsterdam Merkezi Tren İstasyonu’nun karşı kıyısında I am Holland binası var, burada farklı turlar da düzenleniyor. Karşı kıyıya feribotlarla ücretsiz 5 dakikada geçebiliyorsunuz. Binadan check-in yaptıktan sonra 2 katlı otobüsünüzle 2 saatlik bir yolculukla Giethoorn’a varılıyor.

Giethoorn’da Yapılacaklar

Giethoorn gezisinin olmazsa olmazı tabiki tekne turu. Tekne turu için toplu binilen rehberli turları tercih edebileceğiniz gibi küçük elektrikli teknelerle kendiniz de gezebilirsiniz. İkisinin de farklı avantajları var. Rehberli teknenin avantajı Giethoorn hakkında bilgi edinerek gezmek elbette. Diğerinde de istediğiniz yerde durmak, hatta tekne içinde piknik yapanlar da vardı. Yalnız biz Pazartesi gitmemize rağmen tekneler oldukça fazlaydı, haftasonu düşünemiyorum. Çarpışan araba yerine çarpışan tekneler moduna dönüştüğüne az çok eminim.

Biz tur olarak tekne turunu Rietstulp Restoran önünden kalkan teknelerle yaptık, oldukça keyifli oldu. Tekne gezisi sırasında öğrendiklerimizden kısa bilgiler vereyim. Tekne gezisi sırasında altından geçtiğiniz bazı köprüler sağ taraftaki ev sahipleri tarafından özel yaptırılmış, zaten bu köprülerden geçmeye kalktığınızda eğer karşıdaki bir mağaza, restoran değilse köprünün kapalı olduğunu göreceksiniz. Evlere ulaşım sadece tekne ve yürüyerek oluyor, alışveriş yaptıklarında arabayı bir noktaya kadar getirip sonra yürüyerek ya da çok ağırsa tekneyle devam ediyorlarmış. Tabi bu hasta olduğunuzda ambulans gelmesi ve hastaneye yakınlığı da etkilediğinden genelde 70 yaş civarı insanlar evlerini satıp taşınıyorlarmış. Çinliler insanların fotoğraf için neredeyse evlerine girdiklerinden kısa süre önce bazı evler çit yaptırmış. En ucuz ev 500000Eurodan başlıyor, ama çoğu milyonlarda.

Evlerin yanında gördüğünüz minik beyaz evcikler ise ateş yakmak için kullanılan pişirme evleri, zira çiftlik evinde ateş yakmak tehlikeli. Evlerin çoğunun çatısı samandan, bazıları kiremit. Eskiden kiremit zenginlik göstergesiymiş ama saman çatılar bakıma ihtiyaç duyduğu için şimdi tam tersi olmuş. El işçiliği gerektirdiğinden yapımı da daha pahalıya mal olabiliyormuş ama gerçekten Giethoorn evlerine masalsı bir hava katıyor.

Eskiden tarımla geçiniyorlarmış ama şuanki ana gelir kaynakları turizm. Çiftçiler tekneci olmuş genelde ya da restoran açmışlar. Turba diye bir madde çıkarıyorlar, hatta teknede elden ele gezdirildi. Yakıt olarak da kullanılabilen kömüre benzeyen bir şey.

Tekneyle gezerken görebildiğiniz yerlerden biri de Ulusal Park. Weerribben-Wieden Ulusal Parkı birçok farklı kuşa ev sahipliği yapıyormuş. Biz de birçok kaz gördük tekneyle ana kanal yolundan çıktığımızda.

Yine ana kanaldan çıktığımızda Hristiyanlığın Mennonit mezhebine ait 50 kişinin kalabildiği bir ev de var. Giethoorn, tarih boyunca siyasi ve dini baskılardan kaçan topluluklar için bir sığınak olmuş. 16. ve 17. yüzyılda Mennonite’ler buraya yerleşmiş, sessizliği ve ulaşımın zorluğunu korunaklı bir avantaj olarak görmüşler.

1 saatlik tekne turu sonrası ayrıldık ve 3 saatlik serbest zamanımız oldu. Bu serbest zamanda dilerseniz kendi istediğiniz şekilde gezerek ya da verdikleri QR kodu scan edip whatsapp üzerinden gönderilen yönlendirmelerle yürüyüş turunu yapabiliyorsunuz. Ben şahsen whatsappı da takip ettim, tur bitince kendime göre de devam ettim.

Giethoorn’da görebileceğiniz başka bir nokta Baptist Community Church, Giethoorn’dakilerin evlilik noktalarından; hatta bizim tekne rehberimiz de burada evlenmiş. Tekneyle yanaşıyormuşşunuz ve merdivenlere kırmızı halı seriliyormuş. Dışarıdan Giethoorn’un dokusuyla çok güzel eşleşmiş ancak içi sade ve küçük. Bir diğer nokta ise Giethoorn müzesi ancak ben girmedim. İçinde hem tarihine hem de günlük yaşamına dair bilgiler bulabiliyormuşsunuz. Girişi ücretli.

Eğer doğal taşlara meraklıysanız Doğal taş müzesi ve De Oude Aarde doğal taş mağazası mevcut. Mağazada hediyelik olarak alabileceğiniz takılar, kristaller ve daha birçok opsiyon var farklı fiyatlarda. Yine hediyelikler alabileceğiniz bir mağaza olan Giethoorn Floramics, çiçeklerle bezeli seramikler, vazoların satıldığı bir yer ancak geçici olarak kapalıydı. Peynir almak isterseniz de bir de House of Cheese var, burada tadım da yapabiliyorsunuz ancak oldukça küçük bir dükkan.

Giethoorn’a gitmeden burada çekilmiş Fanfare filmini izleyip filmin çekildiği kafe olan Grand Fanfare‘de oturabilirsiniz. Youtube’dan izlenebiliyormuş. Ayrıca bu filmdeki aktörün bir heykeli de kiliseye yakın bir noktada mevcut.

Giethoorn’da birçok kafe/restoran mevcut. Tekne turlarının başladığı noktada yan yana bir sürü restoran var ama aynı zamanda kanal boyunca da büyüklü küçüklü yerler var. Benim sakinliği ve manzarasıyla en ilgimi çeken Café-Restaurant ‘t Vonder oldu, burada kahveyle başlayıp aperol spritz ve bitterballen ile devam ettim. Yediğim içtiklerimden ve servisten memnun kaldım ama en çok Giethoorn’u hissedebildiğim ambiyanstan.