Como Gölü’nde Gezilecek Yerler

Kuzey İtalya’nın büyüleyici göllerinden biri olan Como Gölü, masalsı kasabaları, sakin suları ve Alp dağlarının eteklerindeki nefes kesen manzaralarıyla unutulmaz bir rota. Benim bu güzelliğe ayırabildiğim zaman sadece bir gün olsa da, Bellagio’nun zarif sokaklarında dolaşmak, Como’nun tarihi dokusunu hissetmek ve otobüs ile feribot camından gördüğüm diğer kasabaların kartpostal tadındaki manzaralarına tanık olmak bile beni kendine hayran bırakmaya yetti. Açıkçası, günübirlik ziyaretle yetinmek zorunda kalmak biraz buruk hissettirse de, Como Gölü’ne bir gün mutlaka daha uzun süreli dönme isteğiyle ayrıldım. Bir de arabalı bir arkadaşla mümkünse:)

Milano’dan Como’ya Ulaşım

Milano’dan Como’ya trenle 40 dk-1 saat arasında sürüyor. Como Gölü deyince gidebileceğiniz tek durak Como gibi düşünmeyin, hatta çoğu kişi Bellagio ya da farklı yerlerine gidip oradan Como’ya dönüyor. Como’nun kalabalığını düşününce bunu yapmak daha mantıklı olabilir. Eğer diğer kasabalarına geçmek istiyor ya da deniz göl turu yapmak istiyorsanız saatleri çok iyi ayarlamanız gerekiyor.

Como’da inince hurra bir kalabalığın feribotlara doğru gittiğini görüyorsunuz, zira bazı turları maalesef online almanıza izin vermiyor sistem. Tabi o kadar kişi birden sıraya girince de inanılmaz bir sıra oluyor. Değil planladığınız saatteki feribot ondan sonrakine bile yer dolmuş olabiliyor. Siz sıradayken birden bir duyuru ve hop planlarınız suya düşmüş ama siz karada kalmışsınız:)

Como-Bellagio Arası Ulaşım

Karada kaldım diye hayallerimden vazgeçmedim tabiki. Como da çok güzeldi, sadece orayı da gezebilirdim ama şansımı denemek istedim.Bir diğer seçenek yaklaşık 50 dakikalık bir otobüs yolculuğu ile Bellagio’ya ulaşmaktı ve Bellagio’dan belki bir şans feribotla dönebilirdim.

Otobüs için feribotların oradaki durağın mantıklı olmayacağına karar verdim, herkes akın ederse binmem imkansız olabilirdi. Yaklaşık 10 dakika mesafedeki tren istasyonuna yürüyerek geri döndüm ve halihazırda büyük bir kalabalığın orada otobüsü beklediğini görünce burada bile binip binemeyeceğimden emin olamadım. Neyseki Hintli bir aile önümü açtı ve ben de metrobüs yetkinliklerimi kullanarak binebildim, hatta cam kenarına da oturdum. Yanlış taraf ama olsun.

Bu arada otobüs 5 euro ve peşin ödemeyle çalışıyor. Yol üstünde inenler olmadan maalesef birçok durağı da es geçtik. Üstelik Cuma günüydü ben gittiğimde, haftasonuna bile bırakmamıştım ve aylardan Mayıs’tı. Yazın düşünemiyorum.

Cam kenarında oturunca göl manzarası olmasa da kasabaları az çok inceleme fırsatım oldu. Küçük gitmeyi düşünmediğiniz kasabaları bile tatlış. Gelip bir hafta geçirip bir o kasabada bir bu kasabada gezmelik açıkçası. Ulaşım zorluklarından dolayı araba kullanan biriyle gelmek iyi olur ama iyi de kullanması lazım, çünkü yollar virajlı ve dar.

Neyseki Bellagio’ya vardığımda ilk iş dönüş feribot biletimi almak oldu. Biraz sıra bekledim ama Como’daki kadar uzun değildi ve bilet bulabildim. Uzun olanı değil, hızlı olanı ve her yere uğramayanı tercih ettim saat kısıtımdan dolayı. Sabahki planımda uzun gidiş ve hızlı dönüş vardı oysa. Bu arada Bellagio’da iki feribot satış yeri var, otobüsten indikten sonra ilk gördüğünüzde benim gibi yanlışlıkla sıraya girmeyin, zira ilkinde Como’ya bilet satılmıyor. Biletinizi alırken biletinizin hangi numaralı iskeleden kalkacağını söylüyorlar. Ekranlardan da takip edebilirsiniz ama çok karıştıran vardı bizim sıradaki kontrolde. Özellikle ara duraklar için farklı farklı feribotlar olunca bu gibi durumlar yaşanabiliyor. Satın alırken olan sıraya girince hiçbir sıkıntı yaşamadım. Cam kenarı oturmak istiyorsanız evet sıraya biraz erken girmek gerekebiliyor.

Bellagio’da Neler Yapılır?

Bellagio, Como Gölü’nün en ünlü ve en romantik kasabalarından biri olduğu için “gölün incisi” diye anılıyor ama çok da küçük bir yer aslında.

Dar taş sokaklarında dolaşmak, renkli evlerin arasındaki minik butikleri ve kafeleri keşfetmek Bellagio’nun en keyifli aktivitelerinden. Yalnız yorucu olduğunu da söylemeliyim, zira hep tepelere çıkıyorsunuz. Özellikle Salita Serbelloni adlı merdivenli sokak, hem fotoğraf çekmek hem de yerel atmosferi hissetmek için ideal. Diğer merdivenli sokakları da pek farklı değil aslında. Via Roma da merdivensiz ama hoş caddelerinden.

Serbelloni’den çıkınca az ilerde Galeteria Borgo‘da dondurma almanızı öneririm, oldukça lezzetliydi. Bir de merdiven sonrası insan bir ferahlamak istiyor tabi. yüzyıldan kalma bu Romanesk kilise Basilica of St. Giacomo da Piazza della Chiesa’da, gelmişken göreyim modu giriyorsunuz ancak çok bir özelliği yok.

Bellagio’nun sahil şeridinde de yürüyüş yapıp banklarda oturabilirsiniz. Göl manzarası ve göl fotoğrafları için bence ideal nokta ise Punta Spartivento. Buradaki su vuran taşlarda da gölgede oturmak mümkün. Ayrıca Parchetto della Punta parkında da oturabilirsiniz.

Benim girmediğim ama meşhur bir diğer yapılacak Villa Melzi Bahçeleri. İçindeki botanik çeşitlilik, heykeller ve göle bakan manzaralar yürüyüş için harika olduğunu söylüyorlar. Otobüsle Bellagio’dan bir önceki duraktı. Bahçeler genellikle ilkbahardan sonbahara kadar açıkmış.

Bütün bunları yapıp sokak aralarındaki mağazalara da göz attıktan sonra biraz soluklanmak için hala vaktim vardı. Feribotların karşısında oturmalık yerler Bellagio’nun tadını çıkarmka için ilk geldiğimde de gözüme kestirdiğim noktalardı. Bar Florence‘de insanların çoğunlukla içki için oturduklarını görüp boş yer de bulunca hemen oturdum ve aperol spritz’imi yudumladım. Aperol Spritz’in yanına hiçbir şey getirmemelerini yakıştıramasam da turistik bölge deyip geçelim bakalım.

Como’da Neler Yapılır?

Como’da da sokaklarında kaybolun derim. Ayrıca burada birçok alışveriş noktası da mevcut, Flying Tiger’dan tutun da daha butik markalara kadar birçok mağaza var.

Como Katedrali‘ne sadece dışardan baktım, içine girmedim. Gotik ve Rönesans mimarisinin etkileyici bir birleşimi. İçerideki vitraylar ve freskler mutlaka görülmesi gerektiğini söyleyenler olsa da yeteri kadar kilise gördüğüm için çok üzgün değilim. Duomo meydanına yakın bir de açık pazara denk geldim. Şarap tadımına yönelikti, peynir ve şarap tezgahları vardı ama sanıyorum sadece o tarihe özgü bir etkinlikti.

Ben yapmadım ama feribotla indiğim yere yakın Brunate teleferiği vardı. Gölün ve şehrin panoramik manzarasını görmek için teleferikle Brunate’ye çıkılabilir, yukarıda kısa yürüyüş rotaları varmış ancak ben Como’yu da kaçırmak istemediğimden Brunate’yi es geçtim. Orada da bir kalabalık vardı zira.

Fedele Meydanı’ndaki evler de renkli ve tatlıştı. St Fedele Bazilikası diye küçük bir bazilika da var bu meydanda. Via Vitani civarındaki sokaklar da restoranlar ve bitkisel süslemelerle çok hoş olmuştu.

Gölün kenarında göl manzarasının da tadını çıkarmayı atlamayın. Hem uzun bir yürüyüş için elverişli hem de banklar olduğundan oturup soluklanabilirsiniz. Life Electric heykelinin bulunduğu taraftan güzel fotoğraflar çekiliyor. Aslında Giardini a Lago (şehir parkı) ‘ya gidecektim ama parkta çalışma vardı.

Ben yemek için La Pasta Bistrot‘u tercih ettim, lazanyası fena değildi. Soslu seviyorsanız daha kuru geldiğini söylemeliyim. Benim kendi yaptığım lazanya çok lezzetli olduğundan standartlarım yüksek de olabilir. 🙂 Ortamı ise tatlıştı.

Gara dönüşte Viale Felice Cavallotti’yi kullandım, bu yolda da Deutsche Bank’ın villa şeklindeki binaları çok güzeldi. Sant Giovanni tren istasyonu yanındaysa Monumento Le Mani adında el şeklinde bir heykel bulunuyor, avcun içine oturup fotoğraf çektiren bolca insan vardı.

Milano yazılarıma göz atmak isterseniz buraya tıklayabilirsiniz.