Alcala’ya bir iş gezisi için giderken, Alcala’nın nasıl bir yer olduğunu tam olarak tahayyül edemiyordum. Evet fotoğraflardan hoş bir yere benziyordu ama yine de birkaç gün geçireceğim bir yer için fazlaca küçük olduğunu ve sıkılacağımı düşünüyordum. Sıkılırsam akşamları Madrid’e geçerim gibi düşüncelerim bile vardı. Nerdeyse 4 gün geçirdim Alcala’da, tabi bunun 2 günü iş ziyaretimle geçti ancak kalan 2 günde de sıkıldığımı söyleyemem. Beklediğimden daha canlı ve hoş çıktı diyebilirim. Bugüne kadar nasıl adını duymamışım şaşırdım. Buraya İspanya’da yaşayan yerli halk haftasonu kaçamağı olarak sıkça geliyor anladığım kadarıyla. Çinli öğrenciler de olduğundan arada çocuklarını ziyarete geldiklerini düşündüğüm Çinlilerle de burada da karşılaşıyorsunuz.
Madrid’de fazladan zamanınız varsa en azından günübirlik gelmenizi tavsiye ederim, hatta bir gece konaklanabilir de. Üniversite şehri olduğu için hareketli, ve yerlilerinin söylediğine göre oldukça güvenli. Sokakları, binaları, meydanları da oldukça keyifli. Fiyat olarak Madrid’den hem konaklama hem yeme-içme noktasında da daha uygun.
Alcala’ya Ulaşım
Alcala’ya Trenle Ulaşım
Alcala’ya Madrid’den şehir içi trenle, taksi ya da otobüsle ulaşabilirsiniz. Ben Alcala’ya giderken tren tercih etsem de valizle hiç kolay olmadığını belirtmem lazım. Alcala trenleri Madrid Chamartin İstasyonu’ndan kalkıyor ve Atocha’dan geçiyor. Ben Chamartin’den bindim.
Bu istasyonda İngilizce bilen birini bulmak zor, nereden bilet alacaksınız, bazı peronlara nasıl ulaşacaksınız muamma. Ben bu şekilde ilk treni kaçırdım. Sonradan bir kadın az da olsa İngilizcesiyle makinelerden bilet alabileceğimi söyledi, Renfe makinelerinden Alcala seçerek bilet alabildim.
İlk trende 10 dk öncesinden peron numarası belliyken sonraki trende perona yanaştığında peron numarasını verdiler ve hemen kalkıyor diye tabelalarda gözüktü. Perona ulaşmak valizsiz çok sorun olmasa da valizle bir vakit alıyor tabi. Yürüyen merdivenleri ya da asansörü bulmanız gerekiyor.
Trene ulaşmak yeterince zor olmamış gibi bir de bu trenlerde basamakları inip çıkmak orta boy bir valizle yine ayrı bir zorluktu. Tren çok kalabalıktı. Bindikten sonra ara durak olduğundan nasıl ineceğim derdi sarmaya başladı beni. Neyseki Alcala’ya yanaştığımızda tren oldukça boşalmıştı. Önce kendim inip sonra kapı önüne koyduğum valizimi aldım ve sağ salim ulaştığıma şükrettim. Trenle Alcala’ya gelmek 45 dk gibi bir zaman aldı. Trenden tarihi merkeze de yürüyerek 10 dakikada ulaşabiliyorsunuz.
Alcala’ya Taksi ile Ulaşım
Trenle yaşadığım gerginlikten sonra Madrid’e dönüşte paraya kıyarak taksi tercih ettim. Konforlu bir yolculuk oldu. Tabi tren 10 euro altıyken taksi Puerta de Sol yakınlarında indiğimde trafik de olmasına rağmen 50 Euro gibi bir fiyata geldi ama olsun, hayat stres ve kaygıyla harcanmayacak kadar kısa. İnşallah yakında Euro ile harcamayı hiç dert etmeyeceğim bir yaşama geçeceğim. Evren duy sesimi…
Taksilerin de Cervantes Meydanı’nda ve tren istasyonu yanında durağı var. Farklı yerlerde de olabilir ancak ben Cervantes Meydanı’ndan bindim.
Alcala’ya Otobüsle Ulaşım
Otobüsleri şehir içinde görsem de kullanmadım, o yüzden otobüs düşünenler için araştırmayı size bırakıyorum. 223 numaralı otobüsü araştırabilirsiniz.
Alcala’da Konaklama
Ben Alcala’da en merkezi noktada bulunan Hotel El Bedel‘de konakladım. Burası Cervantes Meydanı yanındaki San Diego Meydanı’nda bulunuyor. Hemen yanında da Alcala Üniversitesi yer alıyor. Aşırı merkezi olduğu için her yere 5 dakikalık yürüme mesafesinde.
İçinin dizaynı oldukça güzeldi, parşömenlerden süslemeler yapmışlar. Otelde bir eskilik havası ve kokusu vardı. Odalarının çok daha iyi olmasını beklerdim ama genel olarak memnun kaldım. 24 saat resepsiyon olması da yalnız konakladığım için önemli bir ayrıntıydı.
Otelin hemen yanında da bir hostel (Complvtvm) bulunuyor, orada da kalanlar vardı dilerseniz göz atabilirsiniz. Hotel Miguel de Cervantes’in de puanı oldukça yüksek, ilk tercihim oydu ancak 24 saat resepsiyon bulunmadığından vazgeçtim.
Alcala’da Görülecek Yerler
Turistik haritasına baktığınız Alcala’da 66 adet görülecek yer veriyor ancak tabiki hepsini tek tek ziyaret etmedim. Daha çok ilgimi çekenler ve tavsiye edilenlere yöneldim. Siz de zamanınıza göre dilediklerinizi önceliklendirebilirsiniz.
Alcala Üniversitesi
Alcala Üniversitesi İspanya tarihinde en eski ve önemli üniversitelerden biri, hem akademik hem tarihi olarak önemli bir yere sahip. Eğitim devam ediyor ama Avrupa’daki diğer birçok üniversite gibi girişi halka açık. Alcala’nın içine ve dışına dağılmış kampüsleri mevcut. San Diego Meydanı’ndaki ana binayı rehber eşliğinde gezebiliyorsunuz. Ben rehberle gezimden çok keyif aldım ve tarihine dair çok şey öğrendim.
Üniversite tarih boyunca Miguel de Cervantes gibi ünlü isimlerin de eğitim aldığı birçok ünlü bilim insanı, yazar, filozof ve entelektüel yetiştirmesiyle biliniyor. Bir dönem kapatılmış olsa da halkın üniversiteyi sahiplenmesiyle tekrar açılıyor. Rönesans stilinde mimariye sahip birçok binası var. 2001 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine de girmiş.
Normalde kilitli olan bazı odalara rehber eşliğinde girebiliyorsunuz. Bunlardan biri de üniversitedeki en güzel odalardan adeta Harry Potter’dan bir sahnede hissettiğiniz eskiden sınavların yapıldığı oda. Sınavlar dediysem kağıt kalem eşliğinde soru yanıtladığınız, alışık olduğumuz şeklini kastetmiyorum. Kürsüde konuşma yapmaktan tutun, her konuda karşısına gelebilecek soruları yanıtlayan, üst katlardakilerin de caydırıcı sözlerine maruz kalan bir öğrenci düşünün ve sınav tek bir gün değil, günlerce sürüyor. Geçemeyenler Eşek Kapısı’ndan utanç içinde geçerken, geçenler de kutlama için halka ziyafet veriyor. Tabi ziyafet verecek para da öğrenciler için sıkıntı olduğundan sınav zamanını Hristiyanların orucu olan et yemediği döneme getirmişler bir süre sonra. Adamlar geçtiğine sevinsin mi üzülsün mü belli değil.
Cervantes Müzesi
Şehir zaten Cervantes’le anıldığından Cervantes’e dair birçok şeye rastlıyorsunuz. Cervantes’in doğduğu evi de müzeye çevirmişler. Giriş ücretsiz, hangi ülkeden geldiğinizi sorup not alıyorlar, acaba ilk Türk ziyaretçi miyim diye düşünmedim değil ama kesin üniversiteye değişim için gelen öğrenciler olmuştur.
Burada Cervantes’in beşiğinin bulunduğu odadan, doktor olan babasının çalışma odasına kadar tüm odaları gezebiliyorsunuz. Bir de eserlerini sergiledikleri, eserleriyle ilgili haberlerin yer aldığı odalar var. Zaten iki katlı ve küçük bir ev, hızlı bir şekilde gezebilir; Cervantes’in dünyasına kısa da olsa giriş yapabilirsiniz. Müzeyle ilgili detaylı bilgi için burayı ziyaret edebilirsiniz.
Cervantes Meydanı
Bu meydan Alcala’daki en geniş meydan sanıyorum. Etrafında kafeler mevcut, tam orta da bir Cervantes Heykeli var. Meydanın en sonunda (Calle Mayor’un tersi yönde) Cervantes’in de vaftizine dair bir anıt bulunuyor. Ayrıca bu meydanda Turizm Ofisi de mevcut.
Bazı dönemlerde burada festivaller de düzenleniyormuş ancak ben gittiğimde herhangi bir etkinlik yoktu.
Meydanda bir de Coral de Comedias diye bir gösteri salonu mevcut, içini görmemi önerdiler ancak bilet almadan giriş oluyor mu emin olamadılar; ben de denemedim. Siz dilerseniz bir sorabilirsiniz.
Calle Mayor
Calle Mayor oldukça uzun ve sadece yayalara açık taş bir yol. Her yere ulaşım için mutlaka geçeceğiniz ve yemek ihtiyaçlarınız için arşınlayacağınız yol. Ben günde birkaç kez bu cadde boyunca gidip geliyordum. Cervantes Müzesi de bu yolda yer alıyor. Yolun iki kenarında da yağmurdan korunmak için ufak taş evlerin mimari olarak ismini bilmesem de saçak diye tabir edeceğim bölümleri de mevcut. Bu saçaklar altında restoranlar, kafeler, barlar ve alışveriş yapabileceğiniz birçok dükkan var. Bu küçük şehirde alışveriş için Ale Hop, Flying Tiger gibi yerlerin olması beni şaşırtmıştı. Ayrıca bu yol üstünde 1483’ten beri hizmet veren Avrupa’nın en eski hastanelerinden Hospital de Antezana da mevcut.
Laredo Palace (Laredo Sarayı)
Buranın dışını görmemi üniversite çalışanlarından biri önerdi. Tren istasyonuna giderken yol üstünde bulunan bu yapıyı son günüme bıraktım. Gerçekten de mimari olarak neogotik tarzda olan bu yapı, dışarıdan hoş bir görünüme sahip.
Daha büyük bir Avrupa şehrinde arka bahçesini kesin kafe yaparlardı diyebileceğim bir bahçesi de mevcut. Ne yazık ki burada atıl durumda kalmış.
Son güne bırakmasaydım girişi çok uygun fiyatlı olduğundan (1 ya da 2 euro) bu yerin içini de görmek isterdim. İçinde arkeolojik kalıntılar ve Alcala Üniversitesi tarihine dair yazılar bulunuyormuş ama bunlardan ziyade iç mimarisini de merakımdan girmek güzel olabilirdi.
Catedral Magistral de los Santos Justo y Pastor de Alcalá de Henares
Katedral Calle Mayor’un sonuna doğru yer alıyor. Belçika’daki San Peter Kilisesi ile birlikte dünyada Master unvanına sahip iki kiliseden biriymiş. Gotik tarzda mimarisiyle dışardan heybetli gözükse de artık bir sürü katedral ve kilise görmüş biri olarak içerisinin ayrıca çok bir cazibesi yok diyebilirim. Yine de zaten önünden büyük ihtimalle geçeceğinizden bir göz atabilirsiniz.
Casa La Entrevista
Ben burayı ziyaret etmedim ancak İspanyol Kralı II. Ferdinand ve Kraliçe İzabel’in Amerika’yı keşfetme yolculuğu öncesinde Kolumbus ile yaptıkları görüşmenin yapıldığı ev olarak bilindiğinden önemli bir yapıymış. Haritada öne çıkan yapılarda yoktu ama sizin aklınızda bulunsun. İçinde de sergiler oluyormuş.
Parque O’Donnell
Şehrin surlarının dışına adım attığımda surların önünde değişik heykeller gözlemledim. Yürürken fark ettiğim, büyükçe bir park olan Parque O’Donnell’de soluklandım. Ağaçlar oldukça uzun, eminim ki ilkbaharda çok daha keyifli oluyordur. Özelliği olan bir park değil ama siz de biraz yeşillik özlerseniz şehrin yerlileri gibi soluklanmak için buraya gelebilirsiniz.
Alcala’da denediğim tüm mekanları ve favorilerimi anlattığım Alcala de Henares Yeme-İçme Rehberim için ilgili yazımı ziyaret edebilirsiniz.
Bu yazıya Madrid ziyaretinizden yola çıkarak geldiyseniz Madrid’le ilgili rehberlerime de göz atmanızı öneririm: Madrid Gezilecek Yerler ve Madrid Rehberi: Madrid’de Gidilecek Restoran ve Kafeler